Arayüz
Geçmişle bugün arasında köprü kurmak bazen inanılmaz zor
oluyor. Herkes için geçerli bu sadece benim için değil. Yaş, zekâ, çevre, vs…
gibi öğelerde önemli değil ama gerçekten zorlayıcı… Köprü kurmak kadar köprü
olmakta zor oluyor. Aslında bakarken hayata, geçmişe, güne, sana, bana, bize,
hep geçişler var bu bir insan olur bazen, bazen bir tarih veya bir olay. Beni
en çok etkileyen yaşamda ara yüz olmak… İlginç bir kavram, güncelimize
bilgisayarla giren ve genelde programcıların kullandığı bir kelimedir bu ifade.
Teknik bir terim olduğu içinde fazla kurcalamak istemiyorum aslında. Beni
ilgilendiren yönü daha önemli. Ara yüz olmak veya köprü olmak nerden bakarsak
birbirine yakın ifadeler. Yaşamımızda bize köprü olan ve birçok şeyle bağ kurup
anlamamızı sağlayan şeyler var daha öncede söylediğim gibi…
Artık sizinle paylaştıklarımdan anladığınızı biliyorum, bakış açımı
yakaladığınızı ve anlatmak istediğimi. Eko sistem ve insan sistem birbirinden
neredeyse kopmaya yüz tutmuş, hınca hınç kavgalarla yaşamın içinde koşturan ve
bizi de kendi girdabına çeken bir koşturmaca da. Oysa bu böylemi olmalı,
medeniyet diye arkasından koşturduğumuz bir dünya görüşünü yakalamak için veya
çevremizi ve dolaylıda olsa geleceğimizi de tehlikeye atmak mı medeni
olmak. İnsanoğluna acımasızca aşılanan kavramlar vardır. Üstünsün ve güçlüsün
bunun gerektirdiği tüm yaptırımları uygulayabilir ve dünya senin emrinde,
istediğin gibi kullanabilirsin. Ve genci, yaşlısı, bilinçlisi, bilinçsizi hepsi
aynı yola gidiyor. Hep beslenen kısır ve hatalı zihniyetle bilerek veya
bilmeyerek, yakıyor, yıkıyor, yok ediyor ve sonrada oturup ağıt yakıyoruz
geleceğe. Oysa kendi ellerimizle yok ediyoruz her şeyi. Ve sonra da biz insanız
ve üstünüz diye başlıyoruz gücümüzden zekâmızdan ve diğer şeylerden aldığımız
cesaretle veryansın ediyor, göğsümüzü gere gere dolaşıyoruz yeryüzünde…
Peki, bu böylemi olmalı, bize sunulan nimetleri böyle hoyratçasına bir
şekilde mi kullanmalıyız. Doğayla, canlılarla kavga mı etmeliyiz hep, bize
yaşam sebebi olan olan varlıklar bizden daha mı değersiz gözümüzde.?! Tabiî ki
hepinizi hayır diyen sesini duyar gibiyim. Tabiî ki bizim kadar onlarında yaşam
hakkı var deriz. Şöyle bir düşününce böyle bir düşünceye sahip olmaktan dolayı
kendi kendimizi bile onu re ederiz genelde. Gelin gerçekçi olalım kendimizi
kandırmayalım. Bir şeyi seviyorsak hakkıyla sevelim ve onu korumak için
yapılması gerekenleri hakkıyla yerine getirmeye çalışalım.
Anlatmak istediğim bu işte!!!
Ara yüz olalım geleceğe. Köprü kuralım daha sağlıklı düşüncelere ve
projelere. Utanıyorum ben, gelecekte bir gün birisi çıkacak ve beklide diyecek,
boş yaşamış ve geçmiş, eğer zamanında yapması gerekenleri yapsaydı şimdi biz bu
kadar zorlanmaz, hurda bir dünyayı tamir etmek için çaba göstermezdik… Bunları
duymak istemiyorum. Ara yüz olmak, yaşamak ve yaşadığını emanet aldığın gibi ve
beklide daha da güzelleştirerek geleceğe hediyeler bırakmak. Hediye, hediyeler,
mücevherler mi, tapular mı, veya kapı gibi diplomalar mı… Hepside belki ihtiyaç
ama sadece bireysel tatmin sağlayan. Oysa, oysa, olması gereken geleceğe ara
yüz olmak. mükemmel olmak ta değil. Çünkü ne kadar uğraşsak ta mükemmellik bizi
aşan bir kavram. Olmamız gerekenin en iyisi olup. Geleceğe güzel köprüler
kurmak… Güzel hediyeler bırakmak. Varlığımıza anlam katmak. Kainatla kavga
etmeden. Sadece kendimiz için değil, bir karıncan da bizim kadar değerli
olduğunun ayrımına vararak… bir ağacında bizim kadar yaşama hakkına sahip
olduğu bilincinde davranarak. Bunları, kaliteli düşünce seçmek ve bilincimizde
kendimizi onu re etmek veya içinde bulunduğumuz toplumda daha fazla saygınlık
kazanmak için değil; gerçekten böyle olması gerektiği için, doğru olanın bu
olduğunun bilinciyle düşünüp, bü güzel düşünceleri uygulamaya koymak…
Ve eminim ki böyle bir nesil geliyor çünkü ara yüzlerimiz sağlam….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder