GÜNÜMÜZDE İLETİŞİM
KURMAK GERÇEKTEN ZOR MU ?
İletişim çağında yaşıyoruz, bazen iletişim
kurmakta zorlanıyoruz.
İletişim kurmanın çok zor, imkânsız
olduğundan şikâyet ediyoruz. İletişim kurmak sanıldığı kolay olmasa da bol
sağduyu, birkaç teknik ve nezaketle sonradan da öğrenilebilecek bir şey.
Kaliteli iletişim kurabilmek için; kişinin
kendini tanıması, hoşgörülü, yargısız olması, açık iletişim kurmaya özen
göstermesi, göz kontağı, hitap, ses tonu ve düzeyi, beden dili v.s. önemlidir.
Kişinin kendiyle barışık ve iç iletişimin
güçlü olması demek; ilişkilerinde, işyerinde, okulda, evde yani hayatının her
alanında sağlıklı ve nitelikli iletişim becerisi kurmak demektir.
İLETİŞİM: Bir bilginin, duygunun,
düşüncenin her türlü yolla karşı tarafa aktarılmasıdır. İki kişi birbirini fark
ettiğinde iletişim başlar. İletişim çift yönlü bir alışveriştir. Kişiye değil
kişiyle yapılır. İletişimin diğer bir tanımı; dil, din, ırk, soy, köken,
mezhep, cinsiyet gözetmeksizin insan insandır.
İletişim; sözlü, sözsüz, yazılı, görsel
iletişim olarak kendi içerisinde ayrılır.
Sözlü İletişim; insanların duygularını,
düşüncelerini ve bilgilerini sözel olarak aktarmasıdır.
Sözsüz iletişim; beden dili, jest, mimik
ve yüz ifadeleriyle aktarma vardır.
Yazılı iletişim; bilgiyi yazılı bir
şekilde almayı ve vermeyi ifade eder.
Görsel iletişim; bilgiyi görseller
aracılığıyla aktarmaktır.
İletişimin en önemli unsurlardan biri;
açık, net ve anlaşılır olmaktır. Açık, net ve anlaşılır olduğumuzda diyalog ve
bağ kurmamız daha kolay olur. İlişkimizde güven inşa etmiş oluruz.
İletişim kurma becerisine sahip isek;
kilitli olan o kapıyı anahtarımızla kolaylıkla açabiliriz. İletişim kurma
becerimiz yoksa; kapıyı açmak için zorlarız, çilingir çağırır ya da kırmak
zorunda kalırız.
Bir diğer önemli unsur empati kurma
becerisidir. Empati; ilişki içerisinde bağ kurduğumuz kişinin yaşadığı,
hissettiği duygu ve düşünceleri onun penceresinden görebilmek, anlamaya
çalışmaktır.
Sağlıklı iletişim kurmak için; anlamak,
anlatabilmek, anlaşılmak ve anlaşmak önemlidir. Anlamak için dinlemek,
dinlerken etkin dinlemek, göz teması kurmak, geri bildirim vermek gerekir.
Anlatabilmek için; ne hissettiğini, ne düşündüğünü bilmek ve konuşma becerisi
gereklidir. Anlaşılmak için; özellikle doğru anlaşılmak için nazik bir dil,
güzel bir üslup ve beceri gerekir.
En son olarak da anlaşmaktır. Anlaşmak
için geçinmeye, anlaşmaya gönlümüzün olması gerekir.
‘’Yanlış üslup doğru sözün celladıdır’’
der Sadi Şirazi
İletişim kurarken ben dili ile mi
konuşuyoruz? sen dilini mi daha çok kullanıyoruz?
Ben dilinde; konuşan kişinin kendi
duygularını kendi üzerinden ifade etmesidir. Ben diliyle konuşan kişi;
ilişkilerinde saygı duyulan biri olur, sözü dinlenir ve söyledikleri daha
değerli bulunur.
Mesela; Konferans veren bir konuşmacının
salonda çok gürültü olmasından dolayı rahatsız olduğunu: ‘’ Saatlerdir burada
olduğunuzu biliyorum ve oturmaktan sıkıldığınızı anlayabiliyorum. Şu an salonda
çok ses ve gürültü var, konuşmama odaklanamıyorum, şaşırıyorum ve sunumum
uzayacak diye endişeleniyorum. Biraz sessiz olabilir misiniz.’’
Sen dilinde; karşı tarafı suçlamak,
yargılamak vardır, empati kurmak yoktur. Sen dili iletisi karşı tarafı âtıl
davranışlara yönlendirir, suçlanan kişi gardını alıp kendini korumak zorunda
hisseder ve öfkeli hareket etmesine sebep olur. Hatalıysa bile haklı çıkmaya
çalışır.Biz haklı ve sen diliyle konuştuğumuz için haksız duruma geliriz.
‘’ Şu an salonda çok gürültü var, çok
konuşuyorsunuz, susmak bilmediniz, bi sussanız da konuşmamı yapabilsem.’’
İletişimde ilk izlenim de çok önemlidir.
İlk izlenim olumluysa görüşmeye devam ederiz. İlk izlenim olumsuz ise; bir ömür
o izlenimi değiştirmekte zorlanırız veya bir daha görüşmek istemeyiz. İlk
karşılaştığımız, tanıştığımız kişilerin oturuşuna, giyim kuşamına, beden
diline, hal ve hareketlerine, tercih ettiği renk uyumuna, kadınsa takılarına,
ayakkabı çantasına, erkekse saçı, sakalına, eline yüzüne bakarız ve ilk
izlenimle fikir sahibi olmaya çalışırız.
İletişim Engelleri
İletişim kurma becerisi yok ya da çok
zayıfsa; iletişim kazaları yaşarız ve iletişimde aksaklıklar meydana gelir.
Anlamadan, dinlemeden yargılamak, sen diliyle karşı tarafı suçlamak, sürekli
olarak eleştirmek, küsmek, tek taraflı iletişim kurmak, alınganlık yapmak,
geçmişe takılı kalmak, emir vermek, dayatmak, hata yapıp özür dilememek, yok
saymak, konuşmayı ve iletişimi kesmek, hal ve hareketlerle anlatmaya çalışmak,
aşağılayıcı cümleler kurmak, çıkar ilişkisi kurmak, sınırları ihlal etmek,
saygısız davranışlar sergilemek, bencilce hareket etmek, karşılanmamış
ihtiyaçları karşı tarafın tamamlamasını istemek, beklentilerin çok olması,
karşı taraf konuşurken söz kesmek, karşı taraf konuşurken dinlemeden ne cevap
vereceğini düşünmek olarak sıralayabiliriz.
İletişim kurmaktaki niyetimiz ne? Duvar
örmek mi? Köprü kurup, anlaşmak ve geçinmek mi?
İletişime engel olacak, duvar örecek
davranışlarda bulunduğumuzda şunlarla karşılaşabiliriz. ‘’Ağzına geleni
söyleyen, işine gelmeyeni de işitir.’’
‘’Sözünü tartmadan konuşan, duyduklarından
incinmesin.’’
‘’Bir kimsenin ne söylemesi gerektiğini
bilmesi önemli değildir; nasıl söyleyeceğini de bilmesi gerekir’’ demiş Aristo
Ne konuştuğumuz değil, neyi nasıl
konuştuğumuz ve anlattığımız önemlidir.
Konuşmadan önce: ’’ dur, düşün, davran ‘’
kuralını uygularsak; yanlış anlama ve anlaşılmaların önüne geçmiş oluruz.
Konuşacağım şey; yararlı mı, gerekli mi, önemli mi ve konuşmak için uygun zaman
mı? diye düşünmek gerekir. Benim uygun olmam kadar muhatabımın da uygun olması
gerekir.
H.z. Ali şöyle söylemiş: ‘’Dilinizi daima
iyi kullanınız. O sizi mutluluğa götürdüğü gibi, felakete de götürebilir.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder