25 Ocak 2024 Perşembe

 

 DUYGULARIMIZIN ANLAMAK BİZE NELER KAZANDIRIR?

 

Duygular; insanları anlamada, düşünce ve davranışlarını anlamlandırmada çok önemli bir role sahiptir. Duygu bir his ve hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimidir. Duygular iki amaca hizmet ederler. Bunlardan birincisi, kişinin harekete geçmesi için enerji temin etmeleridir. İkincisi, kişinin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için çevresini etki altına alması ya da bu ihtiyacını karşılayacak uygun davranışları yapabilmesi için yönlendirici etki yapmasıdır.

 

Genel olarak temel duyguları; öfke, üzüntü, korku, mutluluk, şaşkınlık, tiksinti, utanç olarak tanımlayabiliriz. Temel duygular evrensel olarak tüm insanlar tarafından hissedilir fakat farklı şekilde tepki verilir. Çünkü her birimizin algısı, deneyimi, bilgisi farklıdır.

 

Duyguları değerlendirmede beden bize  bilgi verir. Bedenimiz yalnız bizlere değil etrafımızdaki insanlara da duygularımızla ilgili ipuçları verir. Duygularımız, hem bizim hem çevremizin ruh halini fark ederek yeni davranış, yeni düşünme sistemleri kurmamıza yardım eder. Yaşamı ilk kucakladığımız, gözlerimizi bu  dünyaya açtığımız andan itibaren duygular bizimledir. Onlarla uyum içinde yaşamayı, onları yorumlamayı öğrenmek aslında yaşamayı öğrenmektir.

 

                                   Duygusal Olarak Sağlıklı Bireyler

 

Belirli bir durumda ve an’da ne hissettiklerinin farkındadırlar. Yaşadıkları duygularla uygun bir şekilde başa çıkabilme becerisine sahiptirler. Duygularını motivasyonları doğrultusunda yönetebilirler. Başkalarının duygularını fark ederler, empati kurabilirler. Diğer bireylerle sağlıklı iletişim kurabilirler.

 

Duygular; iç dünyamızdan dış dünyaya  açılan pencerelerimizdir. Duygular olmasa hayat renksiz, anlamsız olurdu. Kişinin; duygularının farkında olması, gözlemlemesi, anlaması duygularının ne anlattığını fark etmesi kendisini tanımasına yardımcı olan içsel kaynaklardan birisidir. Her bir duygu hayatımıza renk katar, hayatta kalmamızı sağlar ve bizi korumayı sağlar.

 

 

 

 

 

Kendini tanımak isteyen insan ilk önce; duygu farkındalığı ve duygu okuryazarı  olması kendisini tanımaya yardımcı olur.

Şu an ne hissediyorum? Hissettiğim duygunun adı ne?

Bu duyguyu bedenimin neresinde hissediyorum? Nasıl deneyimliyorum?

Bu duyguyu ne zaman hissediyorum? Ne zaman azalıyor? Ne zaman güçleniyor?

 

Her insan farklıdır, bireysel  farklılıklarımız var, yaşadığımız temel duygular aynı olsada, onlara yüklediğimiz anlam ve duygunun yoğunluğu kişiden kişiye değişebilir.

 

Duygularımız olmasaydı yaşam daha sıkıcı olurdu. Nasıl ki; bazen hava sıcak bazen soğuk, bazen yağışlı, bazen sisli bazen bulutlu gibi oluyorsa, duygular da her biri bize bir şeyler anlatmak, göstermek için vardır. Mesela hep üzüntü içerisinde kalırsak bunalıma gireriz, ümitsizliğe kapılırız. Hep mutluluk içerisinde olsak hiçbir şey öğrenemeyiz.

 

Duygularımızdan öğrenmek için, duygunun bize ne hissettirdiğine odaklanmamız bize yarar sağlayabilir. Bu duygu bize mi ait, yoksa dışarıdaki birilsine mi ait? diye ayırt etmemiz de önemlidir. Kendi duygularımızın farkında olursak, ihtiyaçlarımızın farkına varırız. Başka insanların da farkında oluruz, duygularını okuyabiliriz ve empati kurabiliriz.

 

 Duygular regüle edilmeli yani düzenlenmelidir. Duygular iç dünyamıza, özümüze, benliğimize, iç sesimize kulak vermemizi sağlar. Eksik ya da yanlış yaptığımız şeyleri fark etmemizi sağlar. Duygular bize çok şey anlatır, öğretmen gibidir.

Duygular en çok bedende hapsolur.  Bedenimiz kinestetik kütüphane gibidir, duyguların arşivlendiği yer bedenimizdir. Bedenimize  odaklanmak, duygularımızı tanımak için çok önemlidir. Mesela öfkelendiğimizde; öfkeyi bedenimizin neresinde hissediyoruz?

 

Duygularımızı, düşüncelerimizi bastırdığımızda, yok saydığımızda  ya da dile getirmediğimizde beden dilimiz konuşmaya başlar. Üzerini örttüğümüz her bir şey; öfke, kızgınlık, sinirli davranışlar ve suçlayıcı bir üslup ile dile gelir.

Alice Miller; ‘’Üzerini örttüğümüz her şeyin altında kalırız. ‘’diyor.

 

Kendimizi anlatmak yerine susmak, yalnızlığa bürünmemize ,araya duvar örmemize sebep olur. Susmak daha da yanlış anlaşılmaya sebep olur. İletişim de ilişkilerde çıkmaza girer, bağlar zarar görür, muhatabımızla ilişkimiz zayıflar. İlişki kopma noktasına gelir. Çözüm yollarını göremez hale geliriz .Anlatılmayan, içe atılan her şey; küçük bir delik iken gün geçtikçe kocaman bir çukura döner. Biz o çukara düşer ve saplanırız. O çukurdan çıkmak zorlaşır.

 

Duygularımızın farkına varırsak onları yönetebiliriz, düzenleyebiliriz. Çok fazla duygusal olarak  hayatımıza devam edersek yanlış kararlar verip seçimler yapabiliriz. Sinirliyken, öfkeliyken, mutsuzken, bir şeyler ters gidiyorken yanlış kararlar alabilir, alınganlık gösterebiliriz. Bilinçli bir farkındalıkla gözlem yapmak gerekir.

 

Duyguların altında değerler, değerlerin altında da inançlar vardır.

 

Duyguları bir metafor ile açıklarsak eğer; kapı ve misafir metaforu olabilir. Duygular kapıda bekleyen misafir gibidir. Sadece bir duygunun içerisinde  uzun süre kalırsak diğer duygularımızı dışarıda bırakmış oluruz. Acı normalde sağlıklı bir duygudur, fakat acının içerisinde çok fazla kalırsak ızdıraba dönüştürülür. Mutluluk, sevinç, neşe ve keyif  gibi duyguları  kapının önünde  bırakmış oluruz. Her bir duygunun gelip  geçen bir misafir olduğunun farkına varırsak duygunun öğretici özelliğini fark etmiş ve keşfetmiş oluruz. Duygular bizim yol arkadaşımız gibidir.

 

Enneagram kişilik tiplerinde; 9 farklı kişilik tipi vardır. Hareket, duygu ve düşünce merkezi olarak üçerli grup şeklinde ayrılır. Bazı çocukların daha fazla duygu yoğunluğu içerisinde olmasının sebebi; doğuştan getirmiş olduğu mizacından dolayıdır. Daha çok sevilmek daha çok sarılmak daha çok sevildiğini hissetmek ve söylemesini bekleyebilir. Çocuğun bu duygulara ihtiyaç duyduğu ve duygu merkezli bir kişilik tipine sahip olduğunu gösterir.

 

Çocukları başkaları ile kıyaslamak doğru değildir. Bazı çocuklar sevildiğini duymak, hissetmek, sarılmak, temas etmek ister. Bazı çocuklar ise düşünce veya hareket merkezli olabilir.

 

Duygular iyi ya da kötü değildir. Olumlu ya da olumsuz duygular vardır. Duyguların geliştirici yönü de vardır ve değerli bir kaynaktır.

 

Duygularını fark eden insanın, kendini ifade etmesi, anlatması daha kolay olur. Duygularından bi haber olan kişinin, iletişim kurma becerisi de yoksa hayatında zorluklar, kopukluklar yaşamasına sebep olur. Duygularını ifade etmekte zorlanan kişi yazarak kendini ifade etmeyi seçebilir.

Duygularımızı ben dili ile anlatmak  daha iyi hissetmemizi sağlar.


SERPİL ÇÖÜK

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ŞİİR MASAL Derenin ötesinde inci tanem… Gözlerim arar ama bulamaz, Onsuz olduğumda nefesi sarar beni, Onunla olduğumdaysa heyecanı...