DUYGULARIMIZIN ANLAMAK
BİZE NELER KAZANDIRIR?
Duygular; insanları anlamada, düşünce ve davranışlarını
anlamlandırmada çok önemli bir role sahiptir. Duygu bir his ve hisse özgü
belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket
eğilimidir. Duygular iki amaca hizmet ederler. Bunlardan birincisi, kişinin
harekete geçmesi için enerji temin etmeleridir. İkincisi, kişinin kendi
ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için çevresini etki altına alması ya da bu
ihtiyacını karşılayacak uygun davranışları yapabilmesi için yönlendirici etki
yapmasıdır.
Genel
olarak temel duyguları; öfke, üzüntü, korku, mutluluk, şaşkınlık, tiksinti,
utanç olarak tanımlayabiliriz. Temel duygular evrensel olarak tüm insanlar
tarafından hissedilir fakat farklı şekilde tepki verilir. Çünkü her birimizin
algısı, deneyimi, bilgisi farklıdır.
Duyguları
değerlendirmede beden bize bilgi verir.
Bedenimiz yalnız bizlere değil etrafımızdaki insanlara da duygularımızla ilgili
ipuçları verir. Duygularımız, hem bizim hem çevremizin ruh halini fark ederek
yeni davranış, yeni düşünme sistemleri kurmamıza yardım eder. Yaşamı ilk
kucakladığımız, gözlerimizi bu dünyaya
açtığımız andan itibaren duygular bizimledir. Onlarla uyum içinde yaşamayı,
onları yorumlamayı öğrenmek aslında yaşamayı öğrenmektir.
Duygusal
Olarak Sağlıklı Bireyler
Belirli
bir durumda ve an’da ne hissettiklerinin farkındadırlar. Yaşadıkları duygularla
uygun bir şekilde başa çıkabilme becerisine sahiptirler. Duygularını
motivasyonları doğrultusunda yönetebilirler. Başkalarının duygularını fark
ederler, empati kurabilirler. Diğer bireylerle sağlıklı iletişim kurabilirler.
Duygular; iç
dünyamızdan dış dünyaya açılan
pencerelerimizdir. Duygular olmasa hayat renksiz, anlamsız olurdu. Kişinin;
duygularının farkında olması, gözlemlemesi, anlaması duygularının ne
anlattığını fark etmesi kendisini tanımasına yardımcı olan içsel kaynaklardan
birisidir. Her bir duygu hayatımıza renk katar, hayatta kalmamızı sağlar ve
bizi korumayı sağlar.
Kendini tanımak isteyen insan ilk önce; duygu
farkındalığı ve duygu okuryazarı olması
kendisini tanımaya yardımcı olur.
Şu an ne hissediyorum? Hissettiğim duygunun
adı ne?
Bu duyguyu bedenimin neresinde hissediyorum?
Nasıl deneyimliyorum?
Bu duyguyu ne zaman hissediyorum? Ne zaman
azalıyor? Ne zaman güçleniyor?
Her insan farklıdır, bireysel farklılıklarımız var, yaşadığımız temel
duygular aynı olsada, onlara yüklediğimiz anlam ve duygunun yoğunluğu kişiden
kişiye değişebilir.
Duygularımız olmasaydı yaşam daha sıkıcı
olurdu. Nasıl ki; bazen hava sıcak bazen soğuk, bazen yağışlı, bazen sisli
bazen bulutlu gibi oluyorsa, duygular da her biri bize bir şeyler anlatmak,
göstermek için vardır. Mesela hep üzüntü içerisinde kalırsak bunalıma gireriz,
ümitsizliğe kapılırız. Hep mutluluk içerisinde olsak hiçbir şey öğrenemeyiz.
Duygularımızdan öğrenmek için, duygunun bize
ne hissettirdiğine odaklanmamız bize yarar sağlayabilir. Bu duygu bize mi ait,
yoksa dışarıdaki birilsine mi ait? diye ayırt etmemiz de önemlidir. Kendi
duygularımızın farkında olursak, ihtiyaçlarımızın farkına varırız. Başka
insanların da farkında oluruz, duygularını okuyabiliriz ve empati kurabiliriz.
Duygular regüle edilmeli yani düzenlenmelidir.
Duygular iç dünyamıza, özümüze, benliğimize, iç sesimize kulak vermemizi
sağlar. Eksik ya da yanlış yaptığımız şeyleri fark etmemizi sağlar. Duygular
bize çok şey anlatır, öğretmen gibidir.
Duygular en çok bedende hapsolur. Bedenimiz kinestetik kütüphane gibidir,
duyguların arşivlendiği yer bedenimizdir. Bedenimize odaklanmak, duygularımızı tanımak için çok
önemlidir. Mesela öfkelendiğimizde; öfkeyi bedenimizin neresinde hissediyoruz?
Duygularımızı, düşüncelerimizi
bastırdığımızda, yok saydığımızda ya da
dile getirmediğimizde beden dilimiz konuşmaya başlar. Üzerini örttüğümüz her
bir şey; öfke, kızgınlık, sinirli davranışlar ve suçlayıcı bir üslup ile dile
gelir.
Alice Miller; ‘’Üzerini örttüğümüz her şeyin altında kalırız. ‘’diyor.
Kendimizi anlatmak yerine susmak, yalnızlığa
bürünmemize ,araya duvar örmemize sebep olur. Susmak daha da yanlış anlaşılmaya
sebep olur. İletişim de ilişkilerde çıkmaza girer, bağlar zarar görür,
muhatabımızla ilişkimiz zayıflar. İlişki kopma noktasına gelir. Çözüm yollarını
göremez hale geliriz .Anlatılmayan, içe atılan her şey; küçük bir delik iken
gün geçtikçe kocaman bir çukura döner. Biz o çukara düşer ve saplanırız. O
çukurdan çıkmak zorlaşır.
Duygularımızın farkına varırsak onları
yönetebiliriz, düzenleyebiliriz. Çok fazla duygusal olarak hayatımıza devam edersek yanlış kararlar
verip seçimler yapabiliriz. Sinirliyken, öfkeliyken, mutsuzken, bir şeyler ters
gidiyorken yanlış kararlar alabilir, alınganlık gösterebiliriz. Bilinçli bir
farkındalıkla gözlem yapmak gerekir.
Duyguların altında değerler, değerlerin altında da inançlar vardır.
Duyguları bir metafor ile açıklarsak eğer;
kapı ve misafir metaforu olabilir. Duygular kapıda bekleyen misafir gibidir.
Sadece bir duygunun içerisinde uzun süre
kalırsak diğer duygularımızı dışarıda bırakmış oluruz. Acı normalde sağlıklı
bir duygudur, fakat acının içerisinde çok fazla kalırsak ızdıraba dönüştürülür.
Mutluluk, sevinç, neşe ve keyif gibi
duyguları kapının önünde bırakmış oluruz. Her bir duygunun gelip geçen bir misafir olduğunun farkına varırsak
duygunun öğretici özelliğini fark etmiş ve keşfetmiş oluruz. Duygular bizim yol
arkadaşımız gibidir.
Enneagram kişilik
tiplerinde; 9 farklı kişilik tipi vardır. Hareket, duygu ve düşünce merkezi
olarak üçerli grup şeklinde ayrılır. Bazı çocukların daha fazla duygu yoğunluğu
içerisinde olmasının sebebi; doğuştan getirmiş olduğu mizacından dolayıdır.
Daha çok sevilmek daha çok sarılmak daha çok sevildiğini hissetmek ve
söylemesini bekleyebilir. Çocuğun bu duygulara ihtiyaç duyduğu ve duygu
merkezli bir kişilik tipine sahip olduğunu gösterir.
Çocukları
başkaları ile kıyaslamak doğru değildir. Bazı çocuklar sevildiğini duymak,
hissetmek, sarılmak, temas etmek ister. Bazı çocuklar ise düşünce veya hareket
merkezli olabilir.
Duygular iyi ya da kötü değildir. Olumlu ya da
olumsuz duygular vardır. Duyguların geliştirici yönü de vardır ve değerli bir
kaynaktır.
Duygularını
fark eden insanın, kendini ifade etmesi, anlatması daha kolay olur.
Duygularından bi haber olan kişinin, iletişim kurma becerisi de yoksa hayatında
zorluklar, kopukluklar yaşamasına sebep olur. Duygularını ifade etmekte
zorlanan kişi yazarak kendini ifade etmeyi seçebilir.
Duygularımızı
ben dili ile anlatmak daha iyi
hissetmemizi sağlar.
SERPİL ÇÖÜK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder