7 Mayıs 2024 Salı

 

 

                                         İŞÇİ VE EMEK BAYRAMINIZI KUTLARIM

 Geçen pazartesi, ülkenin gündemini işgal eden haberlerden birini yorumlamak adına kaleme alacağım denemenin konusunu bulmak için, gündeme dönüp bir bakma ihtiyacı hissettim.

Ahıvahı, derdi tasası bulunmayan memleketimin manşetlerinde maalesef dişime göre bir haber yakalayamadım.

_ Şike iddiaları, taraf tutan hakemi, bol küfürlü, kavgalı Futbol dünyası mı?  İlgim yok geç.

_Antalya Huzur evinde silahlı saldırı. Nedense pek şaşırmadım. Ne kadar kolay alıştırıldık. Geç.

_Enflasyon verileri, Emekli maaşları. Bu da yavan.

_Son yedi ayda yirmi yedi bin çoluk çocuk demeden öldüren İsrail’ le ticari ilişkiyi bitirme kararı.  Ben bayağıdır alışverişi bitirmiş olmama rağmen devlet büyüklerimin bu kararı yeni düşünmelerine biraz içerler gibi olsam da bu da değil.

Baktım ülkem güllük gülistanlık, bende geçen haftaya denk gelen 1 Mayıs İşçi ve emekçi bayramını anlatayım dedim naçizane. 1 Mayıs’ın neyinden bahsedeyim diye düşündüm. 

1 Mayıs kavramının ortaya çıkışının 1880’ler de küçücük çocuklar dahil olmak üzere, günde 14-15 saat çalışmak zorunda bırakılan insanların eliyle paralarına para katan zengin şirketlerin ve yancı siyasi gücün emrinde, haklarını arama mücadelesini anlatmayacağım.

Ya da MARX’IN ‘’ Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktur. Oysa kazanacakları bir dünya var. Dünyanın bütün işçileri birleşin.’’ Propagandasını kılavuz yapıp, insan sömürüsünün batağında boğulanları da anlatmayacağım.

1 Mayıs 1977 de Taksim meydanında öldürülen faili meçhul 37 canı da yüceltmeyeceğim.

Ülkemizde bu tarihin 1923’ten beri kutlanmasına ve ben 2009 da resmî tatil olarak kabul edilen bugünün 1 günlük bayram edasıyla salınmasına kafayı taktım. 

Yukarıdaki satır başlarını biraz düşündüğümde, İşçi ve emekçi sınıfına lütuftan öte gitmeyen bir gün olarak görmeme sebep oldu. 21. Yüz yıl kölelerine bayram kabul etsinler eğlensinler diyerek ihsan olarak gördükleri bir güncük.

En başından şunu söylemek gerektir ki; Kölelik ve kölecilik bitmemiş! Sadece farklı kılığa bürünmüş, varlığını daha acımasızca tarihten edindikleri bilgilerin kılavuzluğun da sürdürmektedir. Mısır’da piramitleri diken eller, 1880’nin firavunlarının fabrikalarında çoluk çocuk çalıştırılmış, aynı ellerle New York’un gökdelenlerini dikmişlerdir.  Tek fark geçmişte ölülere dikilen anıtlar, şimdinin dünyasında ebedi dünyaları adına dikiliyor. 

Afrika’ dan evcil hayvan gibi toplanan siyah derili insanların yerine bugün güneşin altında eken biçen veya maden aramak için yerin metrelerce altında kömürden, elmastan kararmış suratlara bırakmış durumda. 

On bin TL. maaşla geçinin denen emeklinin tabiri caiz ise iliğini kemiğini kurutmuş bir zümrenin, diktikleri sarayların içinde yaşamaları kölecilik değil de nedir?

 Aynı konuşan ağızlar zulme sesini çıkaran Amerika’da, Avrupa’da Üniversite ve sokaklardaki halkının ağzını kapattığı gibi, Filistinlilerin akrabalarının, kardeş saydıklarının kaygısız umursamaz bırakmadı mı?

 Bir söz vardır. ‘’Ağzına bir parmak bal sürmek’’ 1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİ BAYRAMI, Proletarya ağzıyla söyleyeceğim; ‘’ Çok uzatmayın. Yetinin. Bir gün bahşettik size.’’ Diyen burjuvanın sesi değil de nedir?

Her ne kadar kapitalizm kendine karşı yöneltilen her karşı duruşa, sırtını daha bir sağlama alan buluşlarla karşılık veriyor. Her yıl kutlanılan 8 Mart kadınlar gününün 1911 de New York’ta bulunan bir fabrika da ölen 123 kadının ölümüyle sonuçlanan yangının bir yansıması olduğu unutturulmuş. Reklam sektörünün devreye girişi ve kampanyalarla hakların kazanıldığı bu geçmişin mazlum halkların kanlarıyla yazdıkları tarihler, yeniden sermayenin cebini şişiren gelir kapılarına dönüştürülmüş…  Parayı ilah ilan edenler dünyanın sonunu getirene kadar durmayacağa benziyor. Ta ki kendi sonlarını kendileri getirene kadar. Unuttuğumuzu hatırlamaya her yeltenişimizde yapay zekanın oyuncaklarıyla unutturulduğumuz daha önce görülmemiş çağda var oluş sebebimizi dahi unutmuş durumdayız. 

  Hatırlatmakta yarar var.  1 Mayıs’ın önemi; hakların verilmeyip alındığının, işçi sınıfının ellerinin emeğine, baronlar kendi safi hisleriyle bahşetmiş olmadıklarıdır. Emekçi elde edebildiği pek çok hakkını çok bedeller ödeyerek elde etmiş. Evlerine götürebilecek kuru bir ekmeğin hatırına çekmeye zorlandıklarını, sömürülmelerine yeter dedikleri anda, bir günlüğüne bizde varız dedikleri bir günü ne yazık ki yine mücadele ederek elde etmeleri gerekmiştir. 

İçi boşaltılmış bayramlar, günler dünyanın her yerinde hâkim zümrelerin elini kuvvetlendiren, kendilerine yeni kar kapıları ürettikleri yeni icatlar halinde dönüştürülürken; eskinin piramitlerin, sarayların altında yatan köleler, bugün gök delenlerin, Plazaların, AVM’lerin altında olmasa da yanı başında sürünüyor. Bir günlüğüne avluya çıkarılan mahkûmun yürümeyi unutmuş adımlarına, ertesi gün benim cebim için tekrar koş diyen vicdansıza; insafının kuruması dileğiyle… 

 ÖZLEM DURMAZ İŞLEK

  

 

1 yorum:

  1. Özlemcim, kalemin çok iyi... İlham perilerinin hep yanı başında olması dileğiyle.

    YanıtlaSil

  ŞİİR MASAL Derenin ötesinde inci tanem… Gözlerim arar ama bulamaz, Onsuz olduğumda nefesi sarar beni, Onunla olduğumdaysa heyecanı...