Değişim
Zamanın içerisinde her şey değişim
yaşar… Bu değişimi geçirenlerden biride köy yaşamıdır. Öncesi sade sakin ama
bir o kadara dolu dolu yaşam kokan köyler zamanla medeniyeti keşfederler ve
gelişimle beraber söz konusu değişim başlar. Öyle ufak tefek şeylerde değil
yaşamın geleneklerin her yönüne sızar: kıyafet, düğün, günlük işler, bayramlar,
göçler vb. durumlar… İnsansa bu döngünün içinde sadece uyum sağlamaya
odaklanmıştır. Öyle ki geçmişi acımadan siler ve yeni giysilerini giyer
üzerine.
Yaylacılık kalkar, yeni yollar yapılır artık yaylalar turistik amaca hizmet
etmeye başlar. Pansiyonlar açılır her yaylada, geçmişin günlük işleri,
horonlar, düğünler, şenlikler artık yerli ve yabancı turistlerin hizmetine
sunulmuştur. Hayvancılık yok denecek kadar azdır. Gelir şekli değişince kaynak
şeklide değişir ve artık gelir pansiyonculuktan ve hediyelik eşya
dükkanlarından, hayvansal gıdalardan, sağlanmaktadır.
Köy kadını artık sırtına yük almak istemez. Ya hediyelik eşya dükkanı açmıştır
kendine ya lokanta veya başka bir ekmek kapısında çalışmaktadır. Ne odun sırtta
gelir ne alaf. Artık odunu erkekler motorlar kesip kapıya getirip motorla
doğrayıp istif etmektedir. Aslında kadın açısından iyi şeyler bunlar, daha
sosyal, daha kendiyle barışık daha siyasetçi bir hale dönüşmeye başlamaktadır
kadının yapısı. İyimi kötümü tartışılır. Geçmişin zor şartlarından kurtulmaları
iyiyken; günümüzün kapitalist sisteminin içine çekilmekteler. Üstelik başka
yeni şeylerde öğrenmeye başlamışlardır: otelcilik, yabancı dil vb.. işlerine
yarayan güncel kullanılacak neler varsa yaşamlarına almaktalar. Kadının gücünü
ve gelişme yeteneğini görmemek mümkün değil burada köy yaşantısından şehir
yaşantısına geçiş adeta.
Azda olsa geçmişe bağlı
yaşayanlarda yok değil. Hala büyük küçük baş hayvancılık yapan, bağ bahçe eken,
odununu ve çayırını dağdan sırtında getiren, yaylacılık yapan mevcut. Bunlarda
iş kurmak için sermayesi olmayan fakir insanlar. Zor olsa da medeniyetin içinde
yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar yoksa aç kalacaklar.
Erkeklerde artık eskisi gibi değil. Gurbetçilik artık kalkmış durumda. Şehirde
işi olan bir işte köyde kurmuş. Ya otel işletiyor, ya pansiyon veya lokantası
var. bir şekilde köyden kopamamışlar ve köyü kalkındırmak içinde yatırımlar
yapmışlar. Eskisi gibi işleri kadına yıkıp kahvede de oturmak yok öyle. Gayette
çalışıyorlar. Odununu yapar, işletmesinin başındadır, dağda öküz bakıcılığı
yapanından turist rehberine kadar her işte çalışıyorlar. Kadınıyla sırt sırta
omuz omuza; anca beraber kanca beraber diyerek.
Konuşulan dil bile değişmiştir. Çoğu şehirde yetişen genç nesil artık köy dili
konuşmaz olur; tersine İstanbul lehçesi vardır gündemde. Gençlerde artık
şehre göç etmekten vazgeçmiş durumda. Çoğu okumaya bir meslek edinmeye
çabalıyor. En azından yabancı dil öğreneyim de gelen turistlere yardımcı olayım
düşüncesinde. Bu arada geleneksel kıyafetlerden tamamen çıkmışlar artık modern
giyim tarzını tercih ediyorlar. Kızlar puşi takmıyor. Öyle pek kız erkek ayrımcılığı
da yok. Kızı da okuyor erkeği de, kızı da çalışıyor erkeği de, kızı da özgür
erkeği de...
Gene de insan değişimi sorgulamadan edemiyor. Doğruları ve yanlışları tartmaya
anlamaya çalışıyor. Gelişimin getirdiği güzellikler yanında öldürdüğü
güzelliklerde var. Ve ölen o güzellikler ne derece bizimdi, neden onlardan
vazgeçtik… Belki de artık geçmişi sorgulamayı da bırakmalı günümüzü olduğu gibi
kabullenmeli ve daha da sağlıklı hale getirmek için çabalamalıyız. Çünkü geçmiş
artık yorucu bir yük gibi sırtımızda takılı kaldı ama günümüz henüz taze bir
fidan; beslemek lazım ki geleceğe sağlıklı bir şeyler aktaralım. Gönül ister ki
gelişim dediğimiz şey büyük şehirlerdeki gibi bir canavara dönüşerek
köylerimizi yok etmesin. Daha ücra yaylalara yollar çıkmasın ki oralar özünde
kalsın bize geçmişin örneği olarak. Ve özlemle anmayalım geçmişi…
Azda olsa geçmişe bağlı
yaşayanlarda yok değil. Hala büyük küçük baş hayvancılık yapan, bağ bahçe eken,
odununu ve çayırını dağdan sırtında getiren, yaylacılık yapan mevcut. Bunlarda
iş kurmak için sermayesi olmayan fakir insanlar. Zor olsa da medeniyetin içinde
yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar yoksa aç kalacaklar.
Erkeklerde artık eskisi gibi değil. Gurbetçilik artık kalkmış durumda. Şehirde
işi olan bir işte köyde kurmuş. Ya otel işletiyor, ya pansiyon veya lokantası
var. bir şekilde köyden kopamamışlar ve köyü kalkındırmak içinde yatırımlar
yapmışlar. Eskisi gibi işleri kadına yıkıp kahvede de oturmak yok öyle. Gayette
çalışıyorlar. Odununu yapar, işletmesinin başındadır, dağda öküz bakıcılığı
yapanından turist rehberine kadar her işte çalışıyorlar. Kadınıyla sırt sırta
omuz omuza; anca beraber kanca beraber diyerek.
Konuşulan dil bile değişmiştir. Çoğu şehirde yetişen genç nesil artık köy dili
konuşmaz olur; tersine İstanbul lehçesi vardır gündemde. Gençlerde artık
şehre göç etmekten vazgeçmiş durumda. Çoğu okumaya bir meslek edinmeye
çabalıyor. En azından yabancı dil öğreneyim de gelen turistlere yardımcı olayım
düşüncesinde. Bu arada geleneksel kıyafetlerden tamamen çıkmışlar artık modern
giyim tarzını tercih ediyorlar. Kızlar puşi takmıyor. Öyle pek kız erkek ayrımcılığı
da yok. Kızı da okuyor erkeği de, kızı da çalışıyor erkeği de, kızı da özgür
erkeği de...
Gene de insan değişimi sorgulamadan edemiyor. Doğruları ve yanlışları tartmaya
anlamaya çalışıyor. Gelişimin getirdiği güzellikler yanında öldürdüğü
güzelliklerde var. Ve ölen o güzellikler ne derece bizimdi, neden onlardan
vazgeçtik… Belki de artık geçmişi sorgulamayı da bırakmalı günümüzü olduğu gibi
kabullenmeli ve daha da sağlıklı hale getirmek için çabalamalıyız. Çünkü geçmiş
artık yorucu bir yük gibi sırtımızda takılı kaldı ama günümüz henüz taze bir
fidan; beslemek lazım ki geleceğe sağlıklı bir şeyler aktaralım. Gönül ister ki
gelişim dediğimiz şey büyük şehirlerdeki gibi bir canavara dönüşerek
köylerimizi yok etmesin. Daha ücra yaylalara yollar çıkmasın ki oralar özünde
kalsın bize geçmişin örneği olarak. Ve özlemle anmayalım geçmişi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder