12 Şubat 2024 Pazartesi

 KISKANÇLIK

Sabah yataktan aceleyle fırladı. Bugün test sonuçlarını açıklayacaktı doktor. Hızla banyoya gitti. Elini yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı, saçlarını taradı… acele ettiği için eli ayağı birbirine karışıyordu. Makyaj yapıp yapmayacağı konusunda kararsız kaldı ama kendi kendine,” iyi hissetmek ve iyi görünmek istiyorum. Ayrıca makyaj bana çok yakışıyor.” Dedi. Gene hızlı hareketlerle makyaja başladı;, rimel, allık ve ruj… işte tamamdı. Bu kadar yeter diye düşünerek banyodan çıktı, gardoraba yöneldi. Ağır makyaj yapmamıştı bundan dolayı spor giyinmeye karar verdi. İşlemeli kotunu ve işlemelerin rengine uygun turuncu kazağını giydi. Çoraplarınıda giyip koridora çıktı, montunu ve botlarını giydi, atkısını doladı, beresini başına geçirdi ve dışarı çıktı.

Otobuslemi gitse taksiylemi karar veremedi bi an. Bugünde kendini çok kararsız hissediyordu zaten. Bir yanı çabucak gitmek istiyor diğer yani ağırdan almak… En iyisi bir an önce sonuca ulaşmaktı ve taksiyle gitmeye karar verdi. Yakındaki bir taksi durağına giderken,” iyiki çocukları anneme bıraktım, yoksa onlarıda götürmek zorunda kalırdım. Babaları şehir dışından dönmüş olsaydı ona birakabilirdim.” Diye düşündü. Durağa varmıştı. Aceleyle taksiye bindi adresi söyledi. Yirmi dakikalık bir yolculuktan sonra hastaneye varmıştı. Hemen doktorun odasının olduğu kata çıktı. Odanın önü doluydu. Kalabalık bekliyordu ama bu kadar değil… Odanın kapısını çaldı, sekreterden sıra aldı. Odadan çıkınca monitördeki sayıya baktı henüz beşi gösteriyordu. Kendi numarasına baktı yirmi yedi. Daha yirmi iki kişi vardı önünde. Kahvaltı yapmadığını hatırladı. Kantine indi kendisine bir tostla çay alıp boş bir masaya oturup yemeye başladı. Lokmalar ağzında büyüyor boğazından geçmiyor ve çayla yutmaya çalışıyordu. Bu durumunun heyecandan kaynaklandığının farkındaydı. Nihayet zorla son lokmayıda çay yardımıyla yuttuktan sonra yerinden kalktı. Tekrar doktorun odasına yollandı. Monitöre baktı onsekizi gösteriyordu. Dokuz kişi vardı ondan önce. Boş bir sandalye bulup oturdu. Telefonunu çıkartıp annesini arayıp çocukları sordu. Telefonu kapattıktan sonra biraz oyun oynadı, sıkıldı onuda kapattı. “ Yanıma kitap aldım mı?”  diye çantasını yokladı, birkaç broşürden başka bişey bulamadı. Okuduğu kitabı çantaya koymayı unutmuştu. Bir yarım saat kadar bekledikten sonra nihayet adı-soyadı ve numarası monitörde yandı. Telaşla ayağa kalktı,kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Kapıyı çaldı,” girin.” Sözünü duyduktan sonra içeri girdi. Doktor hanım kapının karşısındaki masada, hemşireyse sağdaki masada oturuyorlardı. Doktor,” buyrun Hafize hanım hoşgeldiniz. Lütfen oturun.” Dedi. Hafize, artık bariz şekilde heyecandan titreyen ellerini kontrol etmeye çalışarak oturdu. “ çok heyecanlıyım doktor hanım, lütfen sonucu açıklar mısınız?” Dedi yalvarırcasına. Doktorun yüzü ifadesizdi. Olumlu veya olumsuz hiçbir şey belli etmiyordu. Sakin bir sesle,” hafize hanım, tüm sonuçları topladık. Tahlilleriniz film sonuçlarınız gösteriyorki ikinci evre göğüs kanserisiniz.” Diyerek ağır bir giriş yaptı. Hafize dikkat kesilmiş dinliyor ve sadece arada başını sallıyordu. Doktor,” sizi hemen hastaneye yatıracağız ve tedavinizi başlatacağız korkacak bir şey yok, bu evreden iyileşen pek çok hastam oldu.” Diyerek devam etti. Biraz daha tedavi ve prosedürler hakkında konuşulduktan sonra Hafize kalktı. Gidip eşyalarını alıp hastaneye dönüp yatışını yapmalıydı ayrıca annesine uğramalı durumu izah etmeli ve çocuklara bakması gerektiğini söylemeliydi. Önce eve gitti, eşyalarını hazırladı ve annesine geçti. Annesine durumu sakince açıkladı ve bir ay daha çocuklara bakması gerektiğini açıkladı. Şimdi sıra eşini aramaktaydı. Aslında böyle bir haberi telefonda vermek istemezdi ama durumun aciliyeti bunu mecbur kılıyordu. Eşi her zamanki umursamazlığıyla karşıladı haberi. Nasıl olsa hafta sonu dönecekti o zaman yanına giderdi. Eşinin umursamazlığı bir an yüreğini burktu. Ama silkindi ve,” her zamanki hali, zaten ne kadar hayatımdaki şimdi yanımda olsun.” Diye düşündü.

Eşyalarını alarak annesinden çıktı ve hastaneye gitti. Yatacak hasta bölümüne giderek işlemlerini yaptırdı. İşlemler bittikten sonra bir hemşire yatacağı odayı gösterdi. Odaya gitti, kendisinden başka üç kişi daha vardı. Hepsiyle merhabalaştı ve banyoya girip pijamalarını giyip yatağına uzandı. Biraz sonra doktoru bir hemşireyle geldi ve gereken talimatları verip birazda Hafizeyi rahatlatarak gitti. İlaç serum şeklinde hemen takıldı. Her gün düzenli olarak bir ay boyunca kemoterapi alacaktı. Doktor sonuca göre hareket edecekti. Şimdi ilacında etkisiyle üzerine bir ağırlık gelmiş ve uykuya dalmıştı bile. Gözlerini açtığında ilaç bitmişti. Az sonra hemşire geldi ve serumu çıkardı ve,” bu günlük bu kadar. Şimdi akşam yemeğinizi getireceğiz.” Dedi. Hemşirenin söylediği gibi biraz sonra yemeği geldi. Haşlama köfteli patates, pilav, yoğurt ve meyveden ibaretti. Yemeğini yedi, ilaç onda sersemlik yapmıştı ve hareketleri ağırlaşmıştı. Yemekten sonra kitap okumak istedi ama kendini toplayamadı ve uykuya daldı… Uykuya dalarken son düşündüğü şey,” bugün Çarşamba, demekki hafta sonuna birkaç gün var. Ayhan gelince yanıma gelir nasılsa.”  Ve uykuya daldı.

Yoğun kemoterapi bir ay boyunca sürdü. Bu arada eşi ayhan, çocukları, anne, babasınıda alıp ziyaretine gelmişti. Bu bir kereye mahsustu daha sonraları ayhan gelmemiş sadece çocukları, annesi ve babası gelmişti. Bir ay sonra tahliller yapılmıştı tekrar ve çıkan sonuçlar olumsuzdu. Doktoru ameliyata karar vermişti. Ameliyat olarak tek göğsünü aldırdı ve iki hafta daha hastanede kaldıktan sonra eve çıktı. Annesi, çocukları alıp eve geldi. Hafize, hasretle çocuklarına sarıldı. Onları öptü okşadı. Çok özlemişti. Annesi yemek yaptı ve Ayhanda gelince yemeğe oturdular. Geçirdiği bu süreçte psikolojisi alt üst olmuştu. Özellikle eşinin ilgisizliği onu çok üzmüştü. Normalde ilgisiz ve duyarsız biriydi ama hastalık bu, böyle davranılır mıydı? Kafasına takmamaya karar verdi, şimdilik bu konuyu düşünmeyecekti ama bir çaresini illaki bulacaktı. Önce ,” iyileşip kendime gelmeliyim.” Diye düşündü. Bir iki hafta geçmeden kendini toparladı. Doktorun dediklerini yapıyor aksatmıyordu. İlaçlarını düzenli alıyor, spor yapıyor ve stresten uzak kalmaya çalışıyordu. Bu şekilde altı ay geçti. Kontrol zamanı gelmişti. Hastaneye doktoruna gitti. Tahlillerini yaptırdı, ultrasona ve MR’a girdi. Birkaç gün sonra sonuçlarla beraber doktorun kapısındaydı. Doktor içeri çağırdığında heyecandan titriyordu. Doktorun karşısına oturdu. “ hoş geldiniz Hafize hanım.” Diyerek söze girdi doktor. “Maalesef haberler sıkıntılı… Tahlil ve diğer sonuçlarınıza göre diğer göğsünüzede sıçramış hastalık. Yani bu demek oluyorki tedavi sürecine başlayacağız. Daha önceki gibi önce kemoterapi alacaksınız.” Dedi. Hafize şok olmuştu, ne diyeceğini ne tepki vereceğini bilemedi. Sadece adım adım sonuna yaklaştığını düşündü. Gözlerine yaş hücum etti bir anda. Kendine gelmeye çalışarak,” hiç umut yok mu doktor hanım.” Diye sordu. Doktor,” Allah’tan ümit kesilmez Hafize hanım. Lütfen kendinizi bırakmayın. Güçlü olun.” Dedi. İlk defasında olduğu gibi hazırlıklarını yaptı, çocuklarını annesine bırakıp durumu izah etti. Eşiyle yüz yüze görüşmek yerine telefonla bildirmeyi uygun gördü ve hastaneye gidip yattı. Geçen defa olduğu gibi ilk günden tedavi başladı. Bu defa bir fark vardı. Hastane psikiyatristi psikolojik destek vermiş ve terapinin yanında antidepresan almaya başlamıştı. Zaman zaman anne babası çocukları alıp ziyaretine gelmişti. Bir ay sonunda tahliller temiz çıkmış eve gönderilmişti. Ama o içten içe hissediyordu sona yaklaşmıştı. Bir çare düşünmeliydi. Çocuklarını kime emanet edecekti. Onları sorumsuz bir babayla bırakamazdı. Bir gün yabancı film izliyordu. Filmde hasta olan abla, kocasını ve çocuklarını kız kardeşine emanet ediyordu. Bundan çok etkilendi. Bu bir çözüm olabilirdi belki. Kendiside çocuklarını birine emanet edebilirdi ama bu güvendiği biri olmalıydı. Birkaç gün bu konu üzerine düşündü. Sonunda aklına birisi gelmişti. Manisa’daki teyzesinin kızı Nuriye… Neden olmasın… İyi kızdı Nuriye, hala evlenmemişti ve görünen o ki en uygun aday oydu. Etraflıca bir kere daha düşündü. Evet, en uygun aday oydu. Fakirdiler ama dürüst ve temiz bir hayat sürüyorlardı. Hem Nuriye’nin çok güzel bir karakteri vardı. Mütevazı, dürüst, saygılı, sabırlı, hoşgörülü… çocuklarını emanet edebileceği cinsinden. Kararını vermişti. En kısa zamanda gidip Nuriyeyle yüz yüze görüşmeliydi. Planını yapmıştı iş Nuriyeyi iknaya kalıyordu. Birkaç gün sonra manisadaydı. Gitmeden önce aramış geleceğini bildirmişti. Nuriye ve annesi onu oldukça güzel karşıladılar. Yemekler yenilip çaylar içildikten sonra Hafize, Nuriyeye,” seninle özel konuşabilir miyiz, Nuriyecim?” Dedi. Nuriyenin odasına geçtiler. Hafize, oturduktan sonra tüm yaşadıklarını anlattı ve ölmekte olduğunu, çocuklarını ve eşini yalnız bırakmak istemediğini, bir çözüm bulduğunu söyledi. Nuriye, duyduklarından çok etkilenmiş üzülmüş olsada çözümün kendisiyle ne ilgisi olduğunu düşünerek şaşırdı. Hafize,” Nuriyecim şimdi söyleyeceklerim lütfen aramızda kalsın.” Dedi ve davam etti,” ben ölünce eşim ve çocuklarım yapayalnız ve bakımsız kalacaklar. Bundan dolayı ben ölmeden önce eşimi evlendirmeye karar verdim ve biliyorum sana tuhaf gelecek ama bulduğum aday sensin. Çocuklarıma senden iyi anne, eşimede senden daha iyi bir eş bulamam. Biliyorum çok zor bir karar ama ben ölmeden eşimin yuvasını kurmak istiyorum kabul eder misin? İstersen hemen cevap verme, biraz düşün olur mu?” Nuriye çok şaşırmıştı. Böyle bir teklif beklemiyordu. Ne diyeceğini bilemedi,” nasıl yapabilirim böyle bir şeyi.” Dedi. “Yaparsın” dedi beriki. “Çünkü senden başka kimseye güvenemem. Kendini benim yerime koy. Sen olsan ne yapardın. Sen bana böyle bir teklifle gelseydin, bir ananın son vasiyeti der kabul ederdim.” Diye devam etti. Nuriye,”Peki düşüneceğim.” Dedi. Biraz daha oturup daha detaylı konuyu tartıştıktan sonra salona geçtiler. Nuriye’nin annesi, gitmek isteyen Hafizeye,”Geç oldu kızım. Bu akşam kal, kırma beni.” Deyince hafizede o akşam onlarda kalmaya karar verdi. Biraz daha oturup hoşbeş ettikten sonra yattılar. Ertesi sabah erkenden kalkıp kahvaltılarını yaptılar. Hafize İzmire geri döndü. Şimdilik normal yaşamlarına geri dönmüşlerdi ama Hafize içten içe sabırsızlanıyor ve Nuriyeden haber bekliyordu. Aradan birkaç gün daha geçti Hafize artık Nuriyenin herhangi bir cevap vermek istemediğini düşünmeye başladı. Tam bu düşünceler aklını meşgul ederken telefonu çaldı. Arayan Nuriyeydi. “Merhaba hafize abla, teklifini kabul etmemeye karar verdim.” Deyince hafize çok üzüldü ve tekrar geçen defa söylediklerini tekrar etti ve bu defa adeta yalvardı bunun üzerine Nuriye kararını değiştirdi ve kabul etti.  Hafize bunu duyunca havalara uçtu,” çok teşekkür ederim, pişman olmayacaksın emin ol. Mutluluğunuz için her şeyi yapacağım.” Dedi. Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes aldı. Kahkahalar atmak istiyordu. Nihayet olmuştu işte. Şimdi iş kocasını ikna etmekteydi. Hemen onu aradı,”Hayatım akşam erken gelir misin seninle önemli bir konu konuşacağım.” Dedi. Telefonu kapattıktan sonra hemen işe girişti. Eşinin en sevdiği yemekleri yaptı. Giyinip süslendi. Çocukları erkenden yatırıp kocasını beklemeye başladı. Zil çaldı. “Nihayet.” Dedi kendi kendine ve kapıyı açtı. Eşini karşıladı, ceketini aldı, ayağına terlik verdi. Ayhan, lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı. Doğrudan hazır olan yemek masasına geçti. Yemekleri görünce gözleri parlayarak,” oo hatun döktürmüşsün.” Dedi buna karşılık Hafize,”Afiyet olsun, hadi gel otur.” Masaya oturup yemeye başladılar. Hafize yerken bu arada konuyu nasıl açacağını düşünüyordu. Hastalığından bahsederek konuya girmeye karar verdi. “ hayatım sana bahsetmek istediğim konu hastalığımla bağlantılı. Biliyorsun çok ciddi bir rahatsızlık geçirdim ama ileriye yönelik düşündüğümde bu hastalığın sonu iyileşmek değil gibime geliyor. Ben ölürsem siz ortada kalacaksınız. Çocuklar sersefil olacak. Bende sizin rahat etmeniz için bir çözüm düşündüm. Ben, seni evlendirmek istiyorum. Yoo öyle hemen kaşlarını çatma canım. Eli yüzü düzgün, hanım hanımcık bir insanla evlensen bu sorun çözülür ve bende huzur içinde ölebilirim.” Deyince kocası,” Ama bunu nasıl yaparım hemde sen henüz sağken.” Diye müdahale etti. Hafize,” Aşkım böylesi daha iyi olur. Hem sana uygun bulduğum kız çok iyi bir insan. Bir tanış lütfen.” Ayhan, ne diyeceğini bilemiyordu. Karısına saygısı vardı ve onu haklıda buluyordu. Sonuçta çocuklar vardı ve onlara nasıl bakacaktı. Hep anneannelerinde kalamazlardı. Bu düşüncelerle,” peki kimmiş bu hanım.” Diye sordu. Hafize,” tanıyorsun zaten teyzemin kızı Nuriye. Hani Manisada oturuyorlar. Babası vefat etmiş annesiyle yaşıyor. İşte o.” Ayhan başını önüne eğdi ve kısık bir sesle,” Peki, görüşelim.” Dedi. Olaylar bu akşamdan sonra hızla gelişmeye başladı. Hafize, Ayhan ve Nuriye toplandılar görüşüp ve konuştular. Hızla alınan bir kararla dini nikahın kıyılmasına ve nuriyenin hafizenin ailesiyle şimdiki yaşadığı eve taşınmasına karar verildi. Hafizede annesine taşınacaktı. Bu evlilik işi hafizenin düşündüğünden kolay olmuştu. Hafize mutluydu ama bir taraftanda buruktu.

Doktor kontrol zamanı gelmişti. Gitti tahlillerini yaptırdı, filmlerini çektirdi ve sonuçlarla beraber doktora gitti. Doktor,” Hafize hanım maalesef diğer memenizide almak zorundayız.” Dedi. Hafize çok üzülmüştü ama bu durumu zaten bekliyordu. Adım adım ölüme giderken genede kocasını ve çocuklarını rahat ettirdiği için mutluydu. Doktora dönüp,” Bu ameliyatı yaptırmayacağım. Ben ölüme hazırım doktor hanım.” Dedi. Bu sözler karşısında doktor ne dese kararından vazgeçmedi. Annesinin evine geri döndü ve annesine hiçbir şey söylemedi. Bu arada Nuriye ve Ayhan birbirlerine iyice alışmışlardı. Hatta birbirlerini sevmeye bile başlamışlardı. Nuriye çocuklarla ve ayhanla çok güzel ilgileniyor, tüm sevgisini onlara veriyordu. Hafize, bu durumu gördükçe doğru bir karar verdiğini anlarken diğer taraftan yüreğini bir kıskançlık sarıyordu. Bu kıskançlığa rağmen mutlu gülümsüyordu. Hayret ettiği şeylerden biride kocası çok değişmiş, Nuriyeyle ve çocuklarla daha fazla ilgilenir olmuştu. Hafizenin hastalığı gittikçe ilerliyordu. Doktorunun ısrarına rağmen tedaviyi ve hastaneye yatmayı kabul etmiyordu. Önceden sık sık kocasının evine giden hafize artık daha seyrek gidiyordu. Kocasını, Nuriyeyle gördükçe kadınlık hisleri harekete geçiyor ve kendi hislerinden korkar hale geliyordu. Bişey belli edebileceği düşüncesiyle onlardan daha da uzaklaştı. Annesinin evinde odasına kapandı. Çıkmaz oldu. Annesi ve diğerleri onun hastalığı yendiğini düşünüyor bu içe kapanışlara bir anlam veremiyordular. Birkaç ay içinde iyice çökmüştü hem hastalığı hem kıskançlık hisleri onu yiyip bitiriyordu. Annesi ne yapacağını bilemiyor o da bir köşede ağlıyordu. Bir gün “ bu son” diye kendine söz vererek, son kez nuriye ve ayhanın evine giderek çocuklarını görmek istedi. Taksiye bindi eski evine gitti. Binbir zorlukla merdivenleri çıktı. Kapıda biraz soluklandı ve bir dakika sonra zili çaldı. Kapıyı Ayhan açmıştı. Hafize, adımını attı ve yere yığıldı. Ayhan telaşla yere çömeldi ve Hafizenin başını kucağına aldı. Hafize, bir an gözlerini açtı ve fısıltıyla” seni çok sevmiştim” dedi. Gözlerini kapattı, başı yana düştü… Artık bu dünyada değildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ŞİİR MASAL Derenin ötesinde inci tanem… Gözlerim arar ama bulamaz, Onsuz olduğumda nefesi sarar beni, Onunla olduğumdaysa heyecanı...