12 Şubat 2024 Pazartesi

 YAŞAMIN KIYISI

En mutlu günleriydi, bebekleri doğmuştu… Mini mini bir kız ve mini mini bir erkek. Gerçi biraz erken gelmişlerdi dünyaya ama sağlıklıydılar en azından onlar öyle zannediyorlardı. Taki erkek bebekleri kuvöze alınana kadar. Her şey o zaman başlamıştı. Yaşam boyu onları mücadeleye sürükleyecek bir süreç… bebeklerine Barış ve Damla ismini vermişlerdi. Ama barış tüm yaşamının çilesini yüklenmişti kuvözden hatayla erken çıkarıldığında. Üstelik hatayı yaptıklarını da kabullenmiyorlardı. Doktorlar hatalarını gizliyorlardı. İlk birkaç ay bir şey anlaşılmadı Barışın durumundan ama ilerleyen zamanlarda hareketsiz durağan halleri onları doktora yönlendirmişti. İlk doktora götürdüklerinde “Oğlunuz hiçbir zaman yürüyemeyecek, konuşamayacak, hep böyle kalacak” demişti doktor. Çünkü kuvözden erken alınması beynine yetersiz oksijen gitmesine ve beyin felci geçirmesine neden olmuştu. Geçirdiği beyin felci de; yürümesine, konuşmasına ve bilinç yapısına etki etmişti.

Yılmayıp mücadele ettiler ve başka bir doktorda şanslarını denediler. Denizlideki doktorun yetersiz olduğunu düşündükleri içinde İzmir’de bir doktora getirdiler. İzmir’deki doktor daha umut verici konuşmuştu onlarla. Barış, fizik tedaviyle yürüyebilecek, konuşabilecekti. Bu bilgiler doğrultusunda Barış yoğun bir fizik tedavi ve yüzmeye başladı 1 yaşındayken. Sonuç olumluydu ve devam ettiler. Bu esnada duydukları herhangi bir tedavi şeklini de deniyorlardı. Anne ve baba pes etmeden mücadele etmişlerdi. Oğullarının hayatı daha kolay olsun ve tedavilerini daha iyi yaptırmak için Denizliden İzmir’e taşındılar. Maddi durumları kısıtlı olmasına rağmen her kuruşlarını Barışa harcamışlardı. Denizlideyken, İstanbul’da buldukları bir fizyoterapistle anlaşmışlar ve ayda bir hafta gelip Barışı ve arkadaşlarını çalıştırmasını istemişlerdi. Doktorun parasını ve otel masrafını, engelli aileler birleşerek karşılamışlardı. Bu birkaç yıl devam etti ama zorluklardan dolayı ve İzmir’e taşındıkları için fizyoterapiyi bırakmışlardı. İzmir’de de bir fizyoterapist bulmuş ona başlamışlardı. Ailecek psikolojileri oldukça gergindi ve bu arada damla ismini verdikleri Barışın ikizi, anne babadan yeterince ilgi göremiyordu.

Barış fizyoterapiyle ve yüzmeyle artık ellerini açabiliyor, kendi yemeğini yiyebiliyordu. Büyümüş okul çağına gelmişti. Konuşamayacak dendiği halde gayet güzel konuşabiliyordu. Danışmanlarının önermesiyle bir yıl gecikmeyle Barış ana sınıfına yazıldı. Danışman, “barış kendi yaşıtlarıyla okula gitmeli” demişti çünkü. Resmi kanunda hakkı olduğu halde müdür Barışı ana sınıfına almak istememiş annesi üç gün boyunca mücadele vermişti sonunda müdür pes etti ve,” size bir hafta deneme süresi tanıyorum. Eğer Barış uyum sağlayamazsa onu okula almam” dedi. Bir haftalık denem süresi başarılı geçmişti. Arkadaşları önceleri çekinseler bile yavaş yavaş Barışa alıştılar. Hatta birisi barışın ağzının suyu aktığında ağzını sildi, bir diğeri başka bir ihtiyacını giderdi. Bu arada barış okumayı öğrenmekte gecikmişti ama annesi yılmadı ve on beş gün tatilde kendince geliştirdiği tekniklerle Barışa okuma yazmayı öğretti.

Ailesi, verdiği mücadelenin karşılığını yavaş yavaş alıyordu. Barış, öğretmenlerinin yardımıyla anneler gününde annesine sürpriz yapmıştı. Harıl harıl bir hazırlık aşamasından sonra anneler günü gelmişti ve o gün barışın annesini sınıftan çıkardılar ve Barışın sandalyesini sınıfın ortasına aldılar. Anneyi içeri davet ettiler ve Barış annesine, bir kıtalık şiir okudu, hediyesini verdi. Barışın annesi ümran hanım çok duygulanmıştı. Bunca yıldır verdiği mücadele nihayet meyvelerini vermiş ve oğlu hayata bağlanmıştı. Mutluluk gözyaşları akıttı. Yıllardır üzülerek döktüğü gözyaşlarına artık sevinç gözyaşları da eklenmişti. Oğlu için her şeyden önce sağlık ve mutluluk diliyordu. Yıllarca oğlu için kaygılanmış ve nasıl bir geleceği olacağı konusunda sürekli endişeleri olmuştu. Çünkü kendisi bu dünyadan göçtüğüne oğluna ve kızına daha güzel ve sağlıklı bir yaşam bırakmak istiyordu. Oğlu ona veya yanında ikinci bir kişiye hep muhtaç yaşayacaktı. Bundan dolayı onun engelli durumunu en aza indirgemeye ve yaşamını sağlıklı idame edecek hale getirmeye çalışıyordu. Eşiyle beraber en büyük kaygıları bunlardı. Çünkü biliyorlardı ki bu toplumda engelli bir kişi olarak yaşamak çok zordu. Geleceğe sağlam adımlar. 23 Nisan’da da organizasyona katılmıştı Barış. Arkadaşları çayda çıra oyunu oynayacaklardı ama Barış engelli olduğu için oynayamıyordu. Annesi ona da kıyafet aldı ve Barış 23 Nisan’da şiir okudu. Bu Barışı çok mutlu etmiş ve derslerine dört elle sarılmıştı.

Orta okul ve lise dönemi güzel geçmişti. Başarılı bir öğrenciydi. Ne kadar zor olsa da annesi Ümran Hanım onu okula taşıyordu. Barış büyüdükçe psikolojik sorunları da büyüyordu. Neden kız arkadaşı olmadığını ve neden diğer insanlar gibi olmadığını sorguluyordu. Arada kendisiyle dalga geçip, “elim kimseye değmeden tertemiz gideceğim” diyordu. Barış okul hayatında hep iyi öğretmenlerle karşılaştı ve sağlam dostluklar kurdu. Bu dostlukları hep uzun süreli olacaktı. Toplum içerisinde olmasa bile yakın çevresinden hep destek görüyordu. Ailede, hatta sülalede Barıştan başka engelli yoktu. Ama akrabaları Barışa hep manevi destek olmuşlardı. Müdür ve öğretmenler hep destek olmasına rağmen arada sıkıntıda yaşanmıyor değildi. Barışın, spor, müzik gibi giremediği derslerin zamanında ders alma hakkı vardı ama müdür bunun mümkün olmadığını söylüyordu. Yani Barışın eğitim hakkına kısıtlama getiriyordu. Annesi ve babasının zorlamasıyla bu boş saatlerde ders almaya başladı. Müdür, boş sınıf varken eski kömür odasını boşaltmış ve Barışa ders sınıfı yapmıştı. Annesi ve babası yasal yollarla haklarını arayıp Barış için daha sağlıklı ders ortamı sağlamışlardı.

Lisede bitince Barış kendini boşlukta hissetti bir beş altı ay kadar. Daha sonra halk eğitimde bilgisayarlı muhasebe kursuna başladı. Kurs ikinci katta olduğu için annesi görevliden yardım istemiş ama görevli bunu bir kere yaptıktan sonra artık yapamayacağını belirtince; annesi kurs süresince Barışı sırtında taşıyarak çıkarmaya başlamıştı. Barışın danışmanı, barışın zihinsel bir sorunu olmadığını ve normal herkesin gittiği kurslara gidebileceğini söyleyince farklı farklı kurslara gitmeye başladı. Ama barış iş bulamıyordu. Devlet daireleri ve özel sektörde çalışma hakkı olduğu halde kendine uygun iş bulamıyordu. Ona uygun iş olduğundaysa tecrübe istiyorlardı. Ama Barış, ailesinden aldığı destekle yılmıyor ve çaba gösteriyordu. Bu azimle EKPPS’ye hazırlanmayla başladı. Barış oldukça gururlu bir genç olmuştu ve iş konusunda torpil istemiyordu. Önemli pek çok yerde tanıdığı olmasına rağmen yardım almadan kendisi başarmak istiyordu. Bu arada barışın yürüyebilmesine bir umut doğmuştu, engelliler için özel tasarlanmış bir yürüme aleti almışlardı. Barış onunla yavaş yavaş yürümeye başlamıştı…

 

Bu arada Damla’da kardeşine destek olmaya başlamıştı. Mizaç olarak sakin yaratılışlı bir genç bayan olmuştu. Kardeşinin durumu onu başlarda kıskançlığa sürüklese de zamanla bu durumu aşmış ve ona destek olmaya başlamıştı. Biliyordu ki annesi ve babası öldüğünde Barış ona emanetti. Sadece ikizi değil barış onun canıydı, o olmazsa olmazdı. Ailece pek çok zorluğun üstesinden gelmişlerdi. Hepsi azim ve kararlılıkla motive olmuş ve geleceğe daha sağlam adımlar atarak daha sağlıklı halde hazır hale gelmişlerdi. Verdikleri mücadele oldukça çetin olmasına rağmen artık Barışın yürüyebileceği ümidi onları daha da güçlü kılıyordu. Barış ailesiyle birlikte “geleceğini yarat” mıştı. Bu çabanın çoğu ailesi tarafından yapılmıştı. Onlar olmasa Barış bunu tek başına başaramayacağını biliyordu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ŞİİR MASAL Derenin ötesinde inci tanem… Gözlerim arar ama bulamaz, Onsuz olduğumda nefesi sarar beni, Onunla olduğumdaysa heyecanı...