KISKANÇLIK
Sabah yataktan aceleyle fırladı. Bugün test sonuçlarını
açıklayacaktı doktor. Hızla banyoya gitti. Elini yüzünü yıkadı, dişlerini
fırçaladı, saçlarını taradı… acele ettiği için eli ayağı birbirine karışıyordu.
Makyaj yapıp yapmayacağı konusunda kararsız kaldı ama kendi kendine,” iyi
hissetmek ve iyi görünmek istiyorum. Ayrıca makyaj bana çok yakışıyor.” Dedi.
Gene hızlı hareketlerle makyaja başladı;, rimel, allık ve ruj… işte tamamdı. Bu
kadar yeter diye düşünerek banyodan çıktı, gardoraba yöneldi. Ağır makyaj
yapmamıştı bundan dolayı spor giyinmeye karar verdi. İşlemeli kotunu ve işlemelerin
rengine uygun turuncu kazağını giydi. Çoraplarınıda giyip koridora çıktı, montunu
ve botlarını giydi, atkısını doladı, beresini başına geçirdi ve dışarı çıktı.
Otobuslemi gitse taksiylemi karar veremedi bi an. Bugünde
kendini çok kararsız hissediyordu zaten. Bir yanı çabucak gitmek istiyor diğer
yani ağırdan almak… En iyisi bir an önce sonuca ulaşmaktı ve taksiyle gitmeye
karar verdi. Yakındaki bir taksi durağına giderken,” iyiki çocukları anneme
bıraktım, yoksa onlarıda götürmek zorunda kalırdım. Babaları şehir dışından
dönmüş olsaydı ona birakabilirdim.” Diye düşündü. Durağa varmıştı. Aceleyle
taksiye bindi adresi söyledi. Yirmi dakikalık bir yolculuktan sonra hastaneye
varmıştı. Hemen doktorun odasının olduğu kata çıktı. Odanın önü doluydu.
Kalabalık bekliyordu ama bu kadar değil… Odanın kapısını çaldı, sekreterden
sıra aldı. Odadan çıkınca monitördeki sayıya baktı henüz beşi gösteriyordu.
Kendi numarasına baktı yirmi yedi. Daha yirmi iki kişi vardı önünde. Kahvaltı
yapmadığını hatırladı. Kantine indi kendisine bir tostla çay alıp boş bir
masaya oturup yemeye başladı. Lokmalar ağzında büyüyor boğazından geçmiyor ve
çayla yutmaya çalışıyordu. Bu durumunun heyecandan kaynaklandığının
farkındaydı. Nihayet zorla son lokmayıda çay yardımıyla yuttuktan sonra yerinden
kalktı. Tekrar doktorun odasına yollandı. Monitöre baktı onsekizi gösteriyordu.
Dokuz kişi vardı ondan önce. Boş bir sandalye bulup oturdu. Telefonunu çıkartıp
annesini arayıp çocukları sordu. Telefonu kapattıktan sonra biraz oyun oynadı,
sıkıldı onuda kapattı. “ Yanıma kitap aldım mı?” diye çantasını yokladı, birkaç broşürden başka
bişey bulamadı. Okuduğu kitabı çantaya koymayı unutmuştu. Bir yarım saat kadar
bekledikten sonra nihayet adı-soyadı ve numarası monitörde yandı. Telaşla ayağa
kalktı,kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Kapıyı çaldı,” girin.” Sözünü duyduktan
sonra içeri girdi. Doktor hanım kapının karşısındaki masada, hemşireyse sağdaki
masada oturuyorlardı. Doktor,” buyrun Hafize hanım hoşgeldiniz. Lütfen oturun.”
Dedi. Hafize, artık bariz şekilde heyecandan titreyen ellerini kontrol etmeye
çalışarak oturdu. “ çok heyecanlıyım doktor hanım, lütfen sonucu açıklar mısınız?”
Dedi yalvarırcasına. Doktorun yüzü ifadesizdi. Olumlu veya olumsuz hiçbir şey
belli etmiyordu. Sakin bir sesle,” hafize hanım, tüm sonuçları topladık. Tahlilleriniz
film sonuçlarınız gösteriyorki ikinci evre göğüs kanserisiniz.” Diyerek ağır
bir giriş yaptı. Hafize dikkat kesilmiş dinliyor ve sadece arada başını
sallıyordu. Doktor,” sizi hemen hastaneye yatıracağız ve tedavinizi
başlatacağız korkacak bir şey yok, bu evreden iyileşen pek çok hastam oldu.”
Diyerek devam etti. Biraz daha tedavi ve prosedürler hakkında konuşulduktan
sonra Hafize kalktı. Gidip eşyalarını alıp hastaneye dönüp yatışını yapmalıydı
ayrıca annesine uğramalı durumu izah etmeli ve çocuklara bakması gerektiğini
söylemeliydi. Önce eve gitti, eşyalarını hazırladı ve annesine geçti. Annesine
durumu sakince açıkladı ve bir ay daha çocuklara bakması gerektiğini açıkladı. Şimdi
sıra eşini aramaktaydı. Aslında böyle bir haberi telefonda vermek istemezdi ama
durumun aciliyeti bunu mecbur kılıyordu. Eşi her zamanki umursamazlığıyla
karşıladı haberi. Nasıl olsa hafta sonu dönecekti o zaman yanına giderdi.
Eşinin umursamazlığı bir an yüreğini burktu. Ama silkindi ve,” her zamanki
hali, zaten ne kadar hayatımdaki şimdi yanımda olsun.” Diye düşündü.
Eşyalarını alarak annesinden çıktı ve hastaneye gitti. Yatacak
hasta bölümüne giderek işlemlerini yaptırdı. İşlemler bittikten sonra bir
hemşire yatacağı odayı gösterdi. Odaya gitti, kendisinden başka üç kişi daha
vardı. Hepsiyle merhabalaştı ve banyoya girip pijamalarını giyip yatağına
uzandı. Biraz sonra doktoru bir hemşireyle geldi ve gereken talimatları verip
birazda Hafizeyi rahatlatarak gitti. İlaç serum şeklinde hemen takıldı. Her gün
düzenli olarak bir ay boyunca kemoterapi alacaktı. Doktor sonuca göre hareket
edecekti. Şimdi ilacında etkisiyle üzerine bir ağırlık gelmiş ve uykuya
dalmıştı bile. Gözlerini açtığında ilaç bitmişti. Az sonra hemşire geldi ve
serumu çıkardı ve,” bu günlük bu kadar. Şimdi akşam yemeğinizi getireceğiz.”
Dedi. Hemşirenin söylediği gibi biraz sonra yemeği geldi. Haşlama köfteli
patates, pilav, yoğurt ve meyveden ibaretti. Yemeğini yedi, ilaç onda sersemlik
yapmıştı ve hareketleri ağırlaşmıştı. Yemekten sonra kitap okumak istedi ama
kendini toplayamadı ve uykuya daldı… Uykuya dalarken son düşündüğü şey,” bugün
Çarşamba, demekki hafta sonuna birkaç gün var. Ayhan gelince yanıma gelir
nasılsa.” Ve uykuya daldı.
Yoğun kemoterapi bir ay boyunca sürdü. Bu arada eşi ayhan,
çocukları, anne, babasınıda alıp ziyaretine gelmişti. Bu bir kereye mahsustu
daha sonraları ayhan gelmemiş sadece çocukları, annesi ve babası gelmişti. Bir
ay sonra tahliller yapılmıştı tekrar ve çıkan sonuçlar olumsuzdu. Doktoru
ameliyata karar vermişti. Ameliyat olarak tek göğsünü aldırdı ve iki hafta daha
hastanede kaldıktan sonra eve çıktı. Annesi, çocukları alıp eve geldi. Hafize,
hasretle çocuklarına sarıldı. Onları öptü okşadı. Çok özlemişti. Annesi yemek
yaptı ve Ayhanda gelince yemeğe oturdular. Geçirdiği bu süreçte psikolojisi alt
üst olmuştu. Özellikle eşinin ilgisizliği onu çok üzmüştü. Normalde ilgisiz ve
duyarsız biriydi ama hastalık bu, böyle davranılır mıydı? Kafasına takmamaya
karar verdi, şimdilik bu konuyu düşünmeyecekti ama bir çaresini illaki
bulacaktı. Önce ,” iyileşip kendime gelmeliyim.” Diye düşündü. Bir iki hafta
geçmeden kendini toparladı. Doktorun dediklerini yapıyor aksatmıyordu. İlaçlarını
düzenli alıyor, spor yapıyor ve stresten uzak kalmaya çalışıyordu. Bu şekilde
altı ay geçti. Kontrol zamanı gelmişti. Hastaneye doktoruna gitti. Tahlillerini
yaptırdı, ultrasona ve MR’a girdi. Birkaç gün sonra sonuçlarla beraber doktorun
kapısındaydı. Doktor içeri çağırdığında heyecandan titriyordu. Doktorun
karşısına oturdu. “ hoş geldiniz Hafize hanım.” Diyerek söze girdi doktor.
“Maalesef haberler sıkıntılı… Tahlil ve diğer sonuçlarınıza göre diğer
göğsünüzede sıçramış hastalık. Yani bu demek oluyorki tedavi sürecine
başlayacağız. Daha önceki gibi önce kemoterapi alacaksınız.” Dedi. Hafize şok
olmuştu, ne diyeceğini ne tepki vereceğini bilemedi. Sadece adım adım sonuna
yaklaştığını düşündü. Gözlerine yaş hücum etti bir anda. Kendine gelmeye
çalışarak,” hiç umut yok mu doktor hanım.” Diye sordu. Doktor,” Allah’tan ümit
kesilmez Hafize hanım. Lütfen kendinizi bırakmayın. Güçlü olun.” Dedi. İlk
defasında olduğu gibi hazırlıklarını yaptı, çocuklarını annesine bırakıp durumu
izah etti. Eşiyle yüz yüze görüşmek yerine telefonla bildirmeyi uygun gördü ve
hastaneye gidip yattı. Geçen defa olduğu gibi ilk günden tedavi başladı. Bu
defa bir fark vardı. Hastane psikiyatristi psikolojik destek vermiş ve terapinin
yanında antidepresan almaya başlamıştı. Zaman zaman anne babası çocukları alıp
ziyaretine gelmişti. Bir ay sonunda tahliller temiz çıkmış eve gönderilmişti. Ama
o içten içe hissediyordu sona yaklaşmıştı. Bir çare düşünmeliydi. Çocuklarını
kime emanet edecekti. Onları sorumsuz bir babayla bırakamazdı. Bir gün yabancı
film izliyordu. Filmde hasta olan abla, kocasını ve çocuklarını kız kardeşine
emanet ediyordu. Bundan çok etkilendi. Bu bir çözüm olabilirdi belki. Kendiside
çocuklarını birine emanet edebilirdi ama bu güvendiği biri olmalıydı. Birkaç
gün bu konu üzerine düşündü. Sonunda aklına birisi gelmişti. Manisa’daki
teyzesinin kızı Nuriye… Neden olmasın… İyi kızdı Nuriye, hala evlenmemişti ve
görünen o ki en uygun aday oydu. Etraflıca bir kere daha düşündü. Evet, en
uygun aday oydu. Fakirdiler ama dürüst ve temiz bir hayat sürüyorlardı. Hem
Nuriye’nin çok güzel bir karakteri vardı. Mütevazı, dürüst, saygılı, sabırlı,
hoşgörülü… çocuklarını emanet edebileceği cinsinden. Kararını vermişti. En kısa
zamanda gidip Nuriyeyle yüz yüze görüşmeliydi. Planını yapmıştı iş Nuriyeyi
iknaya kalıyordu. Birkaç gün sonra manisadaydı. Gitmeden önce aramış geleceğini
bildirmişti. Nuriye ve annesi onu oldukça güzel karşıladılar. Yemekler yenilip
çaylar içildikten sonra Hafize, Nuriyeye,” seninle özel konuşabilir miyiz,
Nuriyecim?” Dedi. Nuriyenin odasına geçtiler. Hafize, oturduktan sonra tüm
yaşadıklarını anlattı ve ölmekte olduğunu, çocuklarını ve eşini yalnız bırakmak
istemediğini, bir çözüm bulduğunu söyledi. Nuriye, duyduklarından çok
etkilenmiş üzülmüş olsada çözümün kendisiyle ne ilgisi olduğunu düşünerek şaşırdı.
Hafize,” Nuriyecim şimdi söyleyeceklerim lütfen aramızda kalsın.” Dedi ve davam
etti,” ben ölünce eşim ve çocuklarım yapayalnız ve bakımsız kalacaklar. Bundan
dolayı ben ölmeden önce eşimi evlendirmeye karar verdim ve biliyorum sana tuhaf
gelecek ama bulduğum aday sensin. Çocuklarıma senden iyi anne, eşimede senden
daha iyi bir eş bulamam. Biliyorum çok zor bir karar ama ben ölmeden eşimin
yuvasını kurmak istiyorum kabul eder misin? İstersen hemen cevap verme, biraz
düşün olur mu?” Nuriye çok şaşırmıştı. Böyle bir teklif beklemiyordu. Ne
diyeceğini bilemedi,” nasıl yapabilirim böyle bir şeyi.” Dedi. “Yaparsın” dedi
beriki. “Çünkü senden başka kimseye güvenemem. Kendini benim yerime koy. Sen
olsan ne yapardın. Sen bana böyle bir teklifle gelseydin, bir ananın son
vasiyeti der kabul ederdim.” Diye devam etti. Nuriye,”Peki düşüneceğim.” Dedi.
Biraz daha oturup daha detaylı konuyu tartıştıktan sonra salona geçtiler.
Nuriye’nin annesi, gitmek isteyen Hafizeye,”Geç oldu kızım. Bu akşam kal, kırma
beni.” Deyince hafizede o akşam onlarda kalmaya karar verdi. Biraz daha oturup
hoşbeş ettikten sonra yattılar. Ertesi sabah erkenden kalkıp kahvaltılarını
yaptılar. Hafize İzmire geri döndü. Şimdilik normal yaşamlarına geri
dönmüşlerdi ama Hafize içten içe sabırsızlanıyor ve Nuriyeden haber bekliyordu.
Aradan birkaç gün daha geçti Hafize artık Nuriyenin herhangi bir cevap vermek
istemediğini düşünmeye başladı. Tam bu düşünceler aklını meşgul ederken
telefonu çaldı. Arayan Nuriyeydi. “Merhaba hafize abla, teklifini kabul etmemeye
karar verdim.” Deyince hafize çok üzüldü ve tekrar geçen defa söylediklerini
tekrar etti ve bu defa adeta yalvardı bunun üzerine Nuriye kararını değiştirdi
ve kabul etti. Hafize bunu duyunca havalara
uçtu,” çok teşekkür ederim, pişman olmayacaksın emin ol. Mutluluğunuz için her
şeyi yapacağım.” Dedi. Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes aldı.
Kahkahalar atmak istiyordu. Nihayet olmuştu işte. Şimdi iş kocasını ikna
etmekteydi. Hemen onu aradı,”Hayatım akşam erken gelir misin seninle önemli bir
konu konuşacağım.” Dedi. Telefonu kapattıktan sonra hemen işe girişti. Eşinin
en sevdiği yemekleri yaptı. Giyinip süslendi. Çocukları erkenden yatırıp
kocasını beklemeye başladı. Zil çaldı. “Nihayet.” Dedi kendi kendine ve kapıyı
açtı. Eşini karşıladı, ceketini aldı, ayağına terlik verdi. Ayhan, lavaboya
gidip elini yüzünü yıkadı. Doğrudan hazır olan yemek masasına geçti. Yemekleri
görünce gözleri parlayarak,” oo hatun döktürmüşsün.” Dedi buna karşılık
Hafize,”Afiyet olsun, hadi gel otur.” Masaya oturup yemeye başladılar. Hafize yerken
bu arada konuyu nasıl açacağını düşünüyordu. Hastalığından bahsederek konuya
girmeye karar verdi. “ hayatım sana bahsetmek istediğim konu hastalığımla
bağlantılı. Biliyorsun çok ciddi bir rahatsızlık geçirdim ama ileriye yönelik
düşündüğümde bu hastalığın sonu iyileşmek değil gibime geliyor. Ben ölürsem siz
ortada kalacaksınız. Çocuklar sersefil olacak. Bende sizin rahat etmeniz için
bir çözüm düşündüm. Ben, seni evlendirmek istiyorum. Yoo öyle hemen kaşlarını
çatma canım. Eli yüzü düzgün, hanım hanımcık bir insanla evlensen bu sorun
çözülür ve bende huzur içinde ölebilirim.” Deyince kocası,” Ama bunu nasıl
yaparım hemde sen henüz sağken.” Diye müdahale etti. Hafize,” Aşkım böylesi
daha iyi olur. Hem sana uygun bulduğum kız çok iyi bir insan. Bir tanış
lütfen.” Ayhan, ne diyeceğini bilemiyordu. Karısına saygısı vardı ve onu haklıda
buluyordu. Sonuçta çocuklar vardı ve onlara nasıl bakacaktı. Hep
anneannelerinde kalamazlardı. Bu düşüncelerle,” peki kimmiş bu hanım.” Diye
sordu. Hafize,” tanıyorsun zaten teyzemin kızı Nuriye. Hani Manisada
oturuyorlar. Babası vefat etmiş annesiyle yaşıyor. İşte o.” Ayhan başını önüne
eğdi ve kısık bir sesle,” Peki, görüşelim.” Dedi. Olaylar bu akşamdan sonra
hızla gelişmeye başladı. Hafize, Ayhan ve Nuriye toplandılar görüşüp ve konuştular.
Hızla alınan bir kararla dini nikahın kıyılmasına ve nuriyenin hafizenin
ailesiyle şimdiki yaşadığı eve taşınmasına karar verildi. Hafizede annesine
taşınacaktı. Bu evlilik işi hafizenin düşündüğünden kolay olmuştu. Hafize
mutluydu ama bir taraftanda buruktu.
Doktor kontrol zamanı gelmişti. Gitti tahlillerini yaptırdı,
filmlerini çektirdi ve sonuçlarla beraber doktora gitti. Doktor,” Hafize hanım
maalesef diğer memenizide almak zorundayız.” Dedi. Hafize çok üzülmüştü ama bu
durumu zaten bekliyordu. Adım adım ölüme giderken genede kocasını ve
çocuklarını rahat ettirdiği için mutluydu. Doktora dönüp,” Bu ameliyatı
yaptırmayacağım. Ben ölüme hazırım doktor hanım.” Dedi. Bu sözler karşısında
doktor ne dese kararından vazgeçmedi. Annesinin evine geri döndü ve annesine hiçbir
şey söylemedi. Bu arada Nuriye ve Ayhan birbirlerine iyice alışmışlardı. Hatta
birbirlerini sevmeye bile başlamışlardı. Nuriye çocuklarla ve ayhanla çok güzel
ilgileniyor, tüm sevgisini onlara veriyordu. Hafize, bu durumu gördükçe doğru
bir karar verdiğini anlarken diğer taraftan yüreğini bir kıskançlık sarıyordu.
Bu kıskançlığa rağmen mutlu gülümsüyordu. Hayret ettiği şeylerden biride kocası
çok değişmiş, Nuriyeyle ve çocuklarla daha fazla ilgilenir olmuştu. Hafizenin
hastalığı gittikçe ilerliyordu. Doktorunun ısrarına rağmen tedaviyi ve
hastaneye yatmayı kabul etmiyordu. Önceden sık sık kocasının evine giden hafize
artık daha seyrek gidiyordu. Kocasını, Nuriyeyle gördükçe kadınlık hisleri
harekete geçiyor ve kendi hislerinden korkar hale geliyordu. Bişey belli
edebileceği düşüncesiyle onlardan daha da uzaklaştı. Annesinin evinde odasına
kapandı. Çıkmaz oldu. Annesi ve diğerleri onun hastalığı yendiğini düşünüyor bu
içe kapanışlara bir anlam veremiyordular. Birkaç ay içinde iyice çökmüştü hem
hastalığı hem kıskançlık hisleri onu yiyip bitiriyordu. Annesi ne yapacağını
bilemiyor o da bir köşede ağlıyordu. Bir gün “ bu son” diye kendine söz
vererek, son kez nuriye ve ayhanın evine giderek çocuklarını görmek istedi.
Taksiye bindi eski evine gitti. Binbir zorlukla merdivenleri çıktı. Kapıda
biraz soluklandı ve bir dakika sonra zili çaldı. Kapıyı Ayhan açmıştı. Hafize,
adımını attı ve yere yığıldı. Ayhan telaşla yere çömeldi ve Hafizenin başını
kucağına aldı. Hafize, bir an gözlerini açtı ve fısıltıyla” seni çok sevmiştim”
dedi. Gözlerini kapattı, başı yana düştü… Artık bu dünyada değildi.