Kuran ve Metafor
Misa 34:
“Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların
kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta
(ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın
(kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik
yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt
verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur
kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların
aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.”
Bu ayette
açıkça belirtildiği gibi “kandını döğün” ibaresi yer alsa da önce bu ifadeye nasıl
bakmamız gerektiğidir. Bazı kesimler Kuran’da “kadını döğün” ifadesini sadece
yazıldığı gibi bakıp ne anlatmak istediğine bakmadıkları aşikardır. Kuran,
yapısı ve indiriliş gayesiyle aslolan şiddete hizmet etmez. Şiddetide tavsiye
etmez. Ama bu ayette ki bu ifade Kuran’ın sanki ruhuna ters düşüyormuş gibi
görünse de aslında değildir.
Aile
birliğini sağlamak için verilen öğütler aslında dönemin Arap yapısına uygun
düşmektedir.çünkü dönmede sağlıklı bir aile yapısı yoktu ve kadın bir eşya gibi
alınıp satılıyordu. Sürekli dövülüyor ve aşağılanıyordu. Şiddet kadının adeta
yaşam şekli, erkekler için ise şiddeti uygulamak normaldi. Döneminde başka
terbiye metodu bilmeyen erkeklere, şiddetin dozunu ayarlayıp “hafifce dövünüz”
gibi bir müsaade verildi. Günümüzdeyse bu kelimeyi bir metafor olarak anlamak
daha doğrudur çünkü döneminde ki aile sisteminin ve bütünlüğünü kollama
yöntemleri günümüzden farklıdır. Oysa şimdi bizim bu dönemde anlamamız gereken
burada ki ifadenin bir metafor olduğu ve bu metaforu doğrudan dayak olarak
anlamlandırmak yerine; onları bir şekilde sarsın ki akıllarını başlarına
alsınlar manasındadır.
Ayetin
başındaki ifadeler açıktır; erkeğin aile sistemin de yeri ve konumu belirtilmiş
ve kadının bu sisteme baş kaldırması halinde uygulanması gereken terbiye metodu
açıklanmıştır. Burada kadına bir uygulama söz konusu değildir ve kadın, evlilik
ve aile birliğine halel getirecek bir tavır takındığında erkeğin, kademe kademe
yapması gerekenler belirtilmiştir. “dövün” diyerek de; kadını psikolojik olarak
öyle sarsın ki yaptığı hatayı anlasın ve kendisine gelsin manasında metafor
yapmak gerekmektedir.
Özellikle
döneminde, kadın bir meta olarak görülürken ve eşleri tarafından hiçbir hakları
verilmezken; İslamiyet, kadın haklarını getirmiş ve kadını da erkek gibi bir
insan olarak inananlara tanıtmıştır. Kadın, o dönemde; diri diri toprağa
gömülen, utanç kaynağı, kölelerden daha berbat yaşam tarzı olan, sefahat ve
fuhuş içinde elden ele dolaşan, hiçbir insani ve hukuki hakkı olmayan bir
varlıktı. Hatta varlık diye bile kabul edilmez bir nesne gözüyle bakılırdı.
Sadece Arap yarımadasında değil Eski Yunanada, Çinde, Arabistanda vb.. tüm
dünyada benzer bir durumdaydı.
Ama İslamın
gelmesiyle bu durum zaman içerisinde değişti ve kadın hak ettiği “insan” konumunda
kabul edilmeye başlandı; insan ve aynı zamanda bir kul… Zamanla kadın hakları
gelişti ve günümüzdeki son halini aldı. Eğer bu ayetteki gibi “dövün”
kelimesini doğrudan alacak olsak; peygamberimizin sünnetine aykırı bir şey
yapmış oluruz. Çünkü ne peygamberimiz(sav) ne de sahabe kadınlarını
dövmemişlerdi. Demek ki okuduğumuz her ayetin düz anlamını değil bazen de
görünmeyen derin anlamlarını kavramak lazım gelmektedir. Eğer bu şekilde
ayetleri dönemlerindeki sosyolojik ve psikolojik şekilde değerlendirip anlamaya
çalışırsak Kuran’ın salt gerçeğine ulaşmamız daha sağlıklı olur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder