Akşam karanlığı çöktüğünde, kenarına bağladığı küçük
sepetle, hedeflediği ilk evin kapısını çaldı. İpini eline aldığı sepeti kapıyı
aralayıp içeri saldı. O sene çıkan yeni “kayde” ile türkülerini söylemeye
başladı:
Yeni bi il geliyor,
Heyde gozumuz aydin,
Çeetnik edeceğim,
Sepetumi doldurun…
Kapide karemişun,
Dalleri enmiş yola,
Helvami kareceğim,
Gelsun şekerle, yağle…
İki türküyle ev sahibi gereken mesajı almış ve sepetin
içine, birkaç kaşık yağ, biraz mısır unu ve şeker koymuştu. Çünkü kapıdakini
bekletmek ayıptı hem de bu soğuk havada. Kapıdaki, aldıklarıyla gerisin geri
döndü ve başka bir eve yöneldi. Aynı işlemi ve türküleri yineledi. Gidebildiği
tüm evleri dolaştı ve her defasında aynı sonuçla karşılaşmak hoşuna gitti.
Kimse kendisini kırmamış az buçuk bir şeyler koymuştu küçük sepetine. Şimdi
arkadaşlarıyla sözleştikleri eve gidip, onların topladıklarıyla birleştirip,
gece için güzel bir helva kavurmak kalmıştı geriye. Hem daha bunun diğer
eğlenceleri vardı. kız erkek tutmaca, türküleşmek, belki horon… Hele bir
toplansınlar da.
Çamlıhemşin’de iki yılbaşı kutlanır. Birisi herkesin
kutladığı miladi gün dönümü diğeriyse ondan birkaç hafta sonra gelen hicri
yılbaşıdır. Bizim köyde de kutladığımız ve en güzel anılarımızın yaşandığı
akşamlardandır hicri yılbaşı… gençler, kendi aramızda toplanır, o akşam için
hazırlık yapar, çok güzel saatler geçirirdik. Türküler, muhabbetler, horonlar,
yemek ziyafeti, helvalar, lokumlar, ve daha pek çok yöresel yiyecek içecek…
küçükler, gençler, yaşlılar bazen aynı yerde bazısı kendi aralarında ayrı ayrı
planlar yaparak toplaşırlardı. Sabahlara kadar sürerdi bu eğlenceler.
Uyumak ve gecenin tüm güzelliğini tamamlayan zamana gelirdi
sıra. “çeetnik etmek” başlardı. Herkes, bir parça helva yer, su içmez ve bir
parça helvayı sararak yastığının altına koyar ve gece evleneceği kişiyi
rüyasında görmek için uykuya yatardı. Ama karılan helva çok şekerli olmalıydı
ki hararet bassın ve gece susasın da, rüyasında evleneceği kişi getirip suyu
versin kendisine. Böylece bazısı evleneceği kişiyi görür bazısı belki görmez
ama eğlenceli bir gece geçirdiği için mutlu olurdu. Bazen de “çeetnik”
bahanesiyle, birbirinden hoşlananlar ortaya çıkardı çünkü görmeseler bile
kimden hoşlanıyorlarsa o kişiye yönelik duygularını ima eden rüya öyküleri
anlatırdı.
Şimdilerde devam ettiğini düşünmüyorum, medeniyetin
geleneklerimizi ve geçmişimizi körelttiği şu zamanlarda geçmişimiz ve
eğlencelerimiz sekteye uğramış durumda veya turizimleşmiş durumda. Aslında
medeniyette bir kavram ve ne tarafa gittiği, içini nasıl doldurup
anlamlandırdığımızla alakalı beklide… Geçmişimizle, günümüzün değerlerini
dengeye oturtacak bir çözüm yolu belki bulunur. Şimdi gençlere baktığımda
gördüğüm şeyler, geçmişte yaşadıklarımla hiçbir şekilde örtüşmüyor. Tamam
kabul, arada jenerasyon farkı var ama bu kadarı da abartı geliyor.
Sizce de öyle değil mi? nereye gidiyoruz biz ve manevi
değerlerimiz, güzelim geleneklerimiz nereye kayboldu? Beklideki tüm soruların
cevapları burada gizlidir. Özümüzden uzaklaşmak ve kendi değerlerimize
yabancılaşmak. Sadece “çeetnik” lerle kurulan “sevadukler” in veya “göç”
lerdeki eğlencelerin zaman içerisinde yerini bıraktığı daha “medeni” dediğimiz
güncel ve açıkçası bana sığ gelen eğlence anlayışıyla nereye gittiğimize
bakıyorum.
Neden başta değil de neredeyse ayın sonunda yazdım bunları.
Oldukça düşündüm çünkü bizler, geçmiş zamanda çok farklı ve bize göre sade ve
güzel bir şeyleri yaşadık. Kırgınlığım vardı bugüne, geçmişi yok ettiği için ve
benim için hala “anlamını ve değerini” koruyan bu geçmişin burukluğunu
atamamıştım yüreğimden…
Bugünle barışmak için
ne yapmalıyım bilemiyorum ama ben hala gençliğimdeki “çeetnik” akşamlarındaki
rüyalarımı özledim. Umarım herkes “çeetnik” inde kendisi için en hayırlısını
görür çünkü bazen rüyayala gelen, yalan dünyadan gelenden daha hayırlıdır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder